1 Kasım seçimlerinin öncesi ve sonrası gerçekten sosyolojik tahlillere, araştırma tezlerine konu olabilecek şekilde geçti. Eşine az rastlanacak bir algı yönetimiyle, medya büyüsüyle, sözde kanaat önderleriyle, istenilen yöne sevk edilen seçmen sayesinde; iktidar sahipleri istedikleri şeye kavuştu.
Ulaşılan sonucun doğuracağı her şeye millet olarak birlikte katlanacağız. İstesek de istemesek de aynı gemide yolcuyuz ve aynı toprakları vatan edinmişiz.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır devam eden uyarılarını bu seçim öncesi de yaptı. Ve hatta feryat etti:
“Ey milletim kendine gel! Eğer bu şansını da kullanamazsan, seni bekleyen zifiri karanlıklara mahkûm olacak; fakirliği, işsizliği ve açlığı seçmiş olacaksın. Hâlbuki sana iş, aş ve gelecek vaat eden sadece Bağımsız Türkiye Partisidir” şeklinde bu ve buna benzer ifadelerle milletimizi uyarmış; çözümün adresini ilan etmişti.
Evet, milletimiz gene yanlış yaptı, istikrar bozulmasın masalına kanarak en büyük istikrarsızlığın ve çaresizliğe giden yolun kapısını sonuna kadar açtı.
Millet ektiğini biçecek, ettiğini çekecek ama maalesef biz de toplum olarak birlikte çile çekeceğiz. Ama ne yapalım ki nasihatten ders almayan bir toplum olduğumuz için korkarım iş gene musibete kaldı. Allah korusun…
1 Kasım seçimlerinin bu şekilde sonuçlanması için Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saray toplantılarıyla çok etkin rol oynadı. Toplumun en küçük idari mekanizması olan muhtarlardan, mahiyetinde yüzlerce binlerce işçi çalıştıran patronlardan tutun da yığınları yönlendiren kanaat önderlerine varıncaya kadar, çeşitli toplantılar yaptı. Onlardan destek talep etti.
Görevini alan bu kesimler, halkımıza istikrar vurgusu ve aba altından sopa gösterisinde bulundular. Ve sonuç; sarayın istediği şekilde cereyan etti.
Aslında yaşanan olayların bize göre sürpriz bir yanı yok. Çünkü bu ve buna benzer olaylar tarihte defalarca tekerrür eden olaylardır. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın kaleme aldığı Ehl-i Beyt külliyatını okuduysanız, sizin içinde sürpriz değildir. Orada hak yolun hak yolcuları olan Ehl-i Beyt’in başına gelen olaylara, başlarına örülen çoraplara çokça şahit olursunuz…
Ve o pencereden bakınca da bugün yaşananları fark edersiniz.
İlk istikrar vurgusu Sakife’de yapılmış, İmam Ali’nin (a.s.) velayet ve hilafeti görmezlikten gelinmiştir. İbret alınmadığı için gelişmeler, bu temel üzerine devam etmiş, günümüze kadar gelmiştir.
Yaşananları gördükçe, bir saraya boyun eğmeyen ve şehit olan İmam Azam’a bakıyorum; bir de zamanımızın sözde kanaat önderlerine… Asıl mesele, farkı fark etmektedir.
Selam olsun farkı fark edenlere…
Uğur Kepekçi
7 Kasım 2015