Huzur ve mutluluk kaynağımız olan Türk aile yapısı da sosyal bozulmalardan nasibini aldı. Bu sebeple hemen hemen bütün aile yuvaları dağılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Zor şartlarda ayakta kalmaya çalışan aileler dışında kalanlar ya paramparça olmuş ya da fiziki dağılma olmasa da manevi olarak dağılmayla karşı karşıyadır.
Bencilliğin, cehaletin zirve yaptığı zamanımızda insanların birbirine olan sevgisi, saygısı ve sadakati ciddi bir şekilde yara almış, bırakın aile ilişkilerini her türlü ikili ilişkiler dahi sürdürülebilir olmaktan uzaklaşmıştır.
Sadece aileler değil, küçük ya da büyük ölçekli ortaklıkla ticaretini sürdürmeye çalışan müesseseler dahi her an dağılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yaşanan bu toplumsal çöküntüye çare bulunamadığı takdirde millet olarak parçalanmanın eşiğine geldiğimizi söyleyebiliriz.
Elbette ölümün dışında her derdin çaresi vardır. Ama önemli olan aile yuvalarındaki bu çöküntünün sebeplerinin açığa çıkması ve boyutlarının tespiti için akademik çalışmalara, devlet desteğine ihtiyaç vardır.
Anayasamızın 41. Maddesi ailenin toplumun temeli olduğunu ve korunmasını devletin sağlamasının gerektiğini işaret eder.
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”
İnsan ilişkilerinin sağlam ve sürdürülebilir olması için fert planında üç temel dayanağa ihtiyacı vardır. Bunlar sevgi, saygı ve sadakattir.
Birbirini sevmeyenler asla birbirine tahammül edemezler. Bu sebeple büyükler “gülü seven, dikenine katlanır” demişler. Sevgi ayağı olmayan birliktelikler uzun süre devam edemez.
Birbirine saygı duymayanlar, birbirinin haklarını da koruyamazlar. TDK Sözlükte saygı hakkında şu ifadeler geçer:
“Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu; hürmet, ihtiram/ Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu.”
Yaşar Kemal’e ait olan şu söz saygının anlaşılmasına katkı sağlar: “İnsanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir.”
İnsanların ilişkilerde ölçüyü kaybetmesiyle baş gösteren bu eylem sayesinde ikili ilişkiler çok büyük yaralar almaktadır.
Sadakat, içten ve samimi bir şekilde olan bağlılığı ifade eder. Sadakatsizlik yaşayan insanlar ikili ilişkilerde içerde sorun yaşadığında sorunun içerde çözümü yerine çareyi kaçmakta, dışarda aramaktadır. Bu da ikili ilişkilerin uzun soluklu devam etmesine engel teşkil etmektedir.
Birbiriyle iç içe olan sevgi, saygı ve sadakat; ilişkilerin sürdürülebilmesi için temeldir. Temeli çürük olan binalar yıkılmaya mahkûm olduğu gibi aileler de bu sebeple dağılmaya mahkûmdur.
Sağlıklı toplum yapısına ulaşmak istiyorsak; fert ilişkilerinde sevgi, saygı ve sadakat temellerini sağlamlaştırmak zorundayız.