Sır konusuna biraz merak sardım son günlerde…
Öncelikle TDK sözlükten sır ne demek onunla başlayalım yazımıza: “Varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey.”
“Sırrın taşıdığı mana hakkında bilgi sahibiyim” ya da “ben daha iyi sır saklarım” diyen varsa beri gelsin.
Şu kanaate vardım ki; sırrını verenler bile sırrın ne anlama geldiğini bilmiyor. (İstisnalar kaideyi bozmaz.)
Çünkü bir kişinin sırrı o kişinin dilinden çıktığı an, sır olmaktan çıkmıştır.
Ama maalesef herkes sırrını sır olmaktan kendisi çıkarıp ardından da “aman ha bu bir sırdır kimse bilmesin” demek kadar yanlış bir şey yoktur.
O kişiye “sırrımı sakla” demenize gerek yok zaten sen kendini ifşa ettin dostum, başkasına suç bulmana gerek yoktur.
Şu atasözüne bakar mısınız?
“Kalpler, sırların saklandığı yerlerdir. Dudaklar, o yerlerin kilidi, diller de anahtarıdır. Şu hâlde her insan sırrının anahtarlarını saklamalıdır.”
Sırrını başkasına açan zaten kapının anahtarını duyan kişiye teslim etmiştir. Sen ona “sır” desen de o sır olmaktan çıkmıştır.
İnsan bir sorununu çözüm adına ya da derdine ortak etmek için istişareye bile açsa eninde sonunda o sır ortaya çıkacaktır. Çünkü çözüm arayan da başkasına anlatacaktır iyi niyetle de olsa.
“Sırrını saklarsan kölendir, söylersen efendin.”
Aklın fikrin, sırrını teslim ettiğin kişinin “acaba sırrımı saklayabilir mi?” endişesiyle yaşamak olur. Beynindeki endişen, seni efendi iken köle yapar
Eğer mutlaka birileriyle derdinizi paylaşıp da rahatlamak isterseniz, burada biraz seçici olmalısınız. Her önünüze gelene de söz etmezsiniz. Özellikle bilerek söz diyorum sır demiyorum; çünkü başkasıyla paylaşmaya karar verdiğiniz söz, sır olmaktan çıkmıştır.
Bazıları vardır halk arasında “ağzında bakla bile ıslanmaz” denen söz getirip götürmeyi ahlak edinenler; onlardan mutlaka sakınmak lazımdır.
Eğer taşıdığın bir sır varsa kesinlikle onu saklamalısın; “Akıllı isen sırrını açma dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna.” Bu bir kuraldır değişmez.
Gelelim toplumsal hastalığımıza: Bazı insanı ulaştığı bilgiler sıkar. Bazıları içini boşaltır ya da bir yerlere mesaj gönderir. Zaten sır olmaktan çıkmış olmasına rağmen ayrılırken “Aman ha bu bir sırdır sana açtım senden başka bilen yoktur” derler.
Senin söylemene gerek yoktur; aynı sözü başkalarıyla paylaşmış ve ona da aynı talimatı vermiştir zaten sana sırrını veren…
Söz, sana dönüp dolaşıp gelince kusura bakmayın ama; “Sen daha kendi sırrını saklayamıyorsan, bir başkasından senin sırrını saklamasını nasıl istersin?”
Sır dilden çıkınca bir tek cümle bile olsa onu kontrol altında tutmanız imkansızdır: “Bir sırrın ucunu veren, tamamını elinde tutamaz.”
Sosyal bir yaradan bahsettik ama bunlar dedikodu sınıfından şeylerdir. Asıl sır Allah ile kul arasındaki ilahi sırdır. O da bizden uzaktır.
Biz oyun oyuncak peşinde koşarken, dedikodu şamata ile uğraşırken sır sahibi; saklayacağı kimseye sırrını verir de kimse bilmez.
“Allahu Teâlâ sırrını eminine verir. Bilen söylemez, söyleyen bilmez.”
Sırrı bilmek de zor, taşımakta. Rabbim aşkını versin ki; boş şeylerle uğraşmaya zamanımız olmasın.
Uğur Kepekçi
(sesli olarak dinlemek isterseniz aşağıdaki linki kullanabilirsiniz)