Daha önce bir makalemizde Bağımsız Türkiye Partisi kongreleriyle halkımızla salonlarda buluşan A. Hüseyin Baş’ın her konuşması dikkatle ele alınması gerektiğini dile getirmiştim.
Gerçekten de Sayın Baş, fikirlere ve gönüllere umut tohumları atmaktadır. Bu sebeple onun yaptığı tespitler gerçekten de sosyolojik olarak incelenmesi gerektiği gibi satır aralarında vermek istediği mesajların çok iyi algılanması gerekmektedir.
Trabzon’da yaptığı konuşmada “metafordan” bahsetmişti. Yaptığı bazı tespitlerle “metafor oluşturmak istediğini” dile getirmişti. Bir siyasetçiden bu gibi sözleri bugüne kadar duymadık. Türk Dil Kurumu’na göre metafor kelimesinin anlamı: “Benzetme amaçlı mecaz” şeklindedir. Yani metaforda bir durum başka bir durum ile ifade edilir. Hitabette metafor; anlaşılması zor soyut kavramları, somut hale getirme sanatı olarak anlatılır.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızla biz bu özelliği tanımaya başlamıştık ama terim olarak “metafor” sözcüğünü ilk defa Av. Hüseyin Baş’tan duyduk.
Halkımızı bugüne kadar yönetenler, onlara anlaşılmaz kavramlar kullandılar. Yaptıkları çok basit şeyleri anlaşılmaz bir kılıfla sundular. Böylece millet ile devlet arasına uçurumlar koydular. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız çok karmaşık sorunları bile kolay anlaşılır kavramlar kullanarak imkânsız gibi görünen şeyleri zihinlerde imkân dâhiline getirirdi.
Şimdi Av. Hüseyin Baş, gerek babasının gerek kendisinin yapmaya çalıştığı hitabet sanatını da anlaşılır kılıyor ve halkımıza demek istiyor ki; “ben mecazi ifadeler kullanarak anlaşılması zor zannettiğiniz şeyleri anlamanızı sağlıyorum…”
Alın size bir müthiş tespit daha:
“Prof. Dr. Haydar Baş’ın sözlerini taklit ederler, bunun önüne geçemeyiz ama iki şey taklit edilemez: Bir, zekâ; iki, cesaret. Bunlar bizim zekâmızı ve cesaretimizi asla taklit edemezler. Hodri meydan diyorum, benim gibi ABD’ye kafa tutun; hodri meydan diyorum, benim gibi terör gruplarına kafa tutun; hodri meydan diyorum, benim gibi bu milletin geleceği için çalışın. Bu ülkenin hiçbir siyasi oluşumla geleceği yoktur. Bu ülkenin tek bir şansı vardır. Bağımsız Türkiye Partisi, bu ülkenin köprüden önceki son çıkışıdır. Fikrimiz var, idealimiz var, bizimle olacaksınız.”
Bu demek oluyor ki bugünü kadar siyaset sahnesinde siyaset tiyatrosu oynayanların bundan sonra işi çok zor olacak. Gerek seçmen gerek de gençler “böyle gelmiş ama böyle gitmez” diyecek, anlaşılmaz zannedilen şeyleri anlayacak ve sorgulamaya başlayacaktır. İnanıyorum modası geçmiş zihniyetler kaçacak delik arayacaktır. Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın “bizim dönemimiz başlamıştır” sözünü şimdi daha iyi anlıyoruz.
Yine Sayın Hüseyin Baş’ın ifadesiyle yazımız bitirelim: “ Coğrafya kader falan değildir. Coğrafyada yaşayanlar kendilerine bir kader tayin ederler. Yaşadıklarınız, yanlış olan tercihleriniz bedelidir.” İyi düşünüp doğru tercih yapılırsa bu badirelerden çıkmamak için bir sebep yoktur.