Yüce peygamberimiz bir gün sahabesiyle sohbet ederken “Hud suresi beni ihtiyarlattı” buyurmuştur. (Tirmizî; Tefsir 56/3297)
Daha sonra da Hud suresindeki 112. Ayeti kerimeyi işaret etmiştir:
“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.”
Abdullah bin Abbas da Hud suresindeki bu ayetle alakalı olarak, peygamberimizi bu ayetin çok fazla etkilediğini söylemiştir.
Alemlere rahmet olarak gönderildiği beyan edilen, güzel ahlakı tamamlamakla görevlendirilen, Peygamberimizi (s.a.v.) bu kadar etkileyen sorumluluk bilincidir.
Emrolunduğu gibi davranmadığı taktirde nelerle karşılaşacağının bilincinde olmak şuurudur.
Allah’ın emir ve yasaklarının asıl maksadı Allah’ın rızasının yanında kulun kendi menfaatinedir. Çünkü hiçbir emir akılla ilimle çatışmaz, aksine bir uyum içindedir.
Emrolunduğu gibi olmanın bir adı da takvadır.
Takva kılı kırk yarma hassasiyetidir.
Takva yanlışa düşmeği ateşe düşmek kadar tehlikeli görmektir.
Takva taşlı dikenli yolda yürümeye çalışırken korunmaya çalışmaktır.
Takva dünya ahiret tercihi arasında kalındığında ahireti tercih etmektir.
Takva başkalarının nefisini kendi nefsine tercih etmektir.
Takva komşusu açken tok yatmamaktır.
Takva sevdiği şeylerden infak etmektir.
Takva kötülüğü terk edip iyiliğe koşmaktır.
Takva gizli ve açık sadakalarla başkalarına ihsanda bulunmaktır.
Takva ibadeti bir şükran borcu olarak görmektir.
Takva sâlih amellerdir.
Takva Ehl-i Beyt yoluna tabi olmaktır.
Takva seherlerde kalkıp Allah’a yakarmaktadır, göz yaşı dökmektir.
Bu ifadelere benzer milyonlarca güzel cümleler daha yazılabilir. Özet olarak şu ifadeyle yetinelim: “Takva Allah’ın rızasına uygun olan; iyilik ve güzellik adına, gizli açık yapılan her eylemdir…”
Sosyal hayatta yaşanan bütün sorunların temelinde, takvanın terki yüzünden yapılan yanlışların topluma yansımaları yatmaktadır.
Yukarda dile getirdiğimiz takva eylemelerinin her birinin terki, fertten topluma yansıdığı için yeryüzü zindana, cayır cayır yanan cehenneme döndüğü için huzur kalmamıştır.
Atalarımızın “Zararın neresinden dönülse kardır.” sözünü kulağımıza küpe edinip takva bir düşünceye takva bir hayata koşmaktan başka çaremiz yoktur.
Yüce Allah kendine kavuşmayı arzu edenlere takva bir hayatı tavsiye etmiştir.
“Kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse sâlih amel işlesin ve Rabbine (yaptığı) ibadete hiç kimseyi ortak etmesin!” (Kehf/110).
Yüce Peygamberimiz de fitnenin şiddetinin giderek artacağı ahir zamanda korunmanın yolunun takva bir hayattan geçtiğini haber vermiştir: “Salih amel işlemekte acele ediniz. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mümin olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mümin olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. Dinini küçük bir dünyalığa satar.” (Müslim, Îmân 186. Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3).