Tedbirden sonra tevekkül

Diğer birçok konuda olduğu gibi tevekkül konusunda da toplumun büyük bir kısmının bilgi ve inanç eksikliğinden kaynaklanan yanlış düşünceye sahip olduğunu görüyoruz.

Tedbirsiz tevekkül edip de zarar gören inanç sahipleri, inançlarını sorgulamak durumunda kalmakta, inandığı değerler hakkında şüpheye kapılmaktadır. Bu sebeple tedbir ve tevekkül konusunda doğru olan bilgiye sahip olmamız lazımdır.

Bu konuda da Peygamberimizin ölçüsüne müracaat edince doğru bilgiye ulaşmış oluyoruz.

Bir gün Peygamberimiz ashabıyla tevekkül hakkında sohbet ederken orada bulunan biri “devemi bağlayıp da mı tevekkül edeyim yoksa devemi bağlamadan mı tevekkül edeyim?” Diye sorunca Efendimizin cevabı tevekkülün nasıl yapılması gerektiğine açıklık getirmiştir: “Önce deveni bağla sonra Allah’a tevekkül et!”

Son yaşadığımız deprem afetiyle birlikte tedbir ve tevekkül konusu yoğun olarak gündeme geldi.

Depremle birlikte yaşanan mal ve can kayıplarına, herkes bir yorum yapmaya kalkışınca birçokları tedbir almadıkları halde olayı tevekkülle izaha kalkışmaktadırlar.

Tedbir olarak sağlam yapı malzemeleri ve tekniklerini kullanmadıkları, evlerini sağlam yerlere yapmadıkları halde yaşadıkları felaketi Allah’ın kaderi olarak tarif etmeye kalkışmak eksik bir düşünce tarzıdır.

Meltem Televizyonunda yayınlanan Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt programında sorulan bir soruya karşı cevap veren İlahiyatçı Hasan Aydın bakınız ne güzel tespitler yapıyor:

“Deprem, yağmur gibi doğal bir hadisedir. Yağmurun yağması tabiat için nasıl gerekli bir olay ise deprem de tabiatın dengesi için yaşanacak doğal bir hadisedir. Yağmurun yağması tabiat ve diğer canlıların hayatiyetini sürdürmesi için bir rahmet iken insanların yaşam alanlarını yağmurun oluşturacağı dere yataklarına yapması sonucunda yaşadığı felaket onun kendi hatasıdır. Kendisi rahmet olan yağmurun insan hatasıyla felakete dönüşmesi kulun kendi hatasıdır. On binlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet veren deprem öncesinde insanlar fay hatlarına sağlam olmayan binalar yapması tedbirsizliktir. Bu tedbirsizlik neticesinde yaşananlar doğal olan bir olayın felakete dönüşmesidir. Burada eğer bir suçlu aranıyorsa o da tedbirsiz ve yanlış iş yapan insanın kendisidir.”

Dünyada yaşanan deprem doğal afetlerinde Türkiye’mizde ve diğer gelişmemiş ülkelerde daha çok can ve mal kaybı olmasına rağmen gelişmiş ve tedbirleri yerli yerince alan ülkelerde yaşanan olayları birileri illa din ile ilişkilendirmesi kafaları karıştırmaktan inançları sarsmaktan başka bir işe de yaramamaktadır.

Doğru olan yaklaşım; alınan bütün tedbirlerden sonra yaşanan olayları, Allah’ın kaderi olarak değerlendirmektir. İnsanlar elbette sonsuz güç ve kudret sahibi olan Allah’ın iradesi karşısında çaresiz kaldıkları zamanlar olacaktır. O zaman da insana düşen görev; Allah’a iman edip kudretine teslim olmaktır.

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …