Tehlikenin farkında mıyız?

Sosyal medya ve iletişim, akıl almaz bir sürat kazandı. İstediğiniz bilgiye ulaşabilme şansının yanında, algı ile yönetilmeye de kapılarımızı açık bıraktığımızın farkında mıyız?

Öyle bir çıkmaz ve kısır döngü ile karşı karşıyayız ki; sosyal medya bir ihtiyaç ama beraberinde getirdiği tehlikeler de öldürücü zehir hükmündedir.

İlim, teknoloji, özgür haber alma, bunlar asla vazgeçilmez; insan hakları açısından da bunun kısıtlanması kimseye fayda sağlamaz.

Yapılması gereken, yaptığımız işin bir ölçü dâhilinde olmasını sağlamaktır. Ve insanlar, kullandıkları şeyin ne anlama geldiğini, fayda ve zararlarını da öğrenmek zorundadır.

Ne demek istediğimizi, güneş örneğiyle açıklayalım: Güneş, yaşamak için ışığıyla, ısısıyla, enerjisiyle ihtiyaçtır. Güneşin en etkili ve sıcak olduğu bir zaman diliminde, gölgesiz, direk olarak ısısına muhatap olursak; çok ciddi güneş yanıklarına muhatap olur, tedavisi olmaz yaralara muhatap olabiliriz.

Demek istiyoruz ki: Tehlikelerin farkında olmak gerekmektedir.

Sosyal medyanın en ölçüsüz kullanılma alanı çocuklardır. Gördüğümüz kadarıyla da ebeveynler çocuklarını bu tehlikeden nasıl koruyabileceklerini dahi bilmiyor. Çünkü aynı tehlikeyle kendileri de karşı karşıya kalmış, maalesef onlar dahi tehlikenin farkında değiller.

Çünkü çocuklara mamasını dahi yedirirken telefonu açıp sosyal medyadan medet uman ebeveynler, bu çocukları nasıl korusunlar ki?

Rahmetli Doğan Cüceloğlu bu konu hakkında şu uyarıları yapıyor:

“Yaşanan tehlikenin aile içinde mutlaka fark edilmesi gerekiyor. Özellikle aile hayatında ve eğitim ortamında. Anne baba dikkat etmezse, bilişim olanakları içinde çocuğunun zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini ciddi olarak sekteye uğratıp yaralayabilir. Doğumdan itibaren çocuğun anne kucağına, öpülmeye sarılmaya, konuşulmaya, dokunulmaya ihtiyacı var. Çocuk anne babayla konuşarak, oynayarak, etkileşim içinde gelişir. Bir çocuğun zihinsel ve duygusal gelişiminde en önemli etken diğer çocuklarla oyun oynamasıdır. Bundan mahrum bırakılan çocuk yaşamı boyunca zihinsel, duygusal ve ilişkisel tutukluğunun acı sonuçlarını yaşar. İnsan beyni, duyguları, aklı, ilişkileri diğer insanlarla doğrudan etkileşim ve ilişki içinde gelişir. Teknolojiyle insanın ilişkilerinden soyutlanması, üzerinde durulması gereken ciddi bir tehlikedir.” (Var mısın? / Sayfa 184).

Görülen o ki kontrolsüz bir teknoloji, zamanla insanı esareti altına almaktadır. Bunu çok iyi bilen toplum mühendisleri, fertten topluma insanların zihinlerini işgal etmektedir. Güç sahipleri de bu kuvveti kullanarak insanlığı özgürlük adı altında, esarete mahkûm etmektedir.

Bu bilgilerden sonra başta kendimize soralım: Çocuğumuza gereken ilgiyi, şefkati, arkadaşlarıyla oynayarak vakit geçirerek faydalı ve sosyal bir birey olmasını sağlayabiliyor muyuz? Geleceğimizi bekleyen tehlikenin farkında mıyız?

Önerilen Makale

Atatürk’ün mersiye yazdığını duydunuz mu?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Aziz Atatürk hakkında ömrümüz boyunca makale yazsak konuşsak Onun vatanımıza, milletimize …