Ülkemizde her önüne gelen dini konuda bir fetva vermekte, özellikle de sosyal medyada din bezirganları dini konuda milletin kafasını karıştırmaktadır.
Her mübarek gün ve gecenin zamanı geldiğinde ağzı olan herkes konuşmaktadır. İnananların dini bütünlüğünü bozmaya çalışmaktadırlar. Milleti idare etmek ve ona hizmetle sorumlu olan hükümet yetkilileri vatandaşın dini bütünlüğünün bozulmasının milli bütünlüğüne zarar vereceğini bundan da hem millet hem devlet olarak zarar göreceğimiz mantığıyla hareket edip bu gibi şeylere vesile olanlara gereken cezaları vermesi lazımdır.
Dini bütünlük ile milli bütünlüğün birbirinin tamamlayıcısı ve sigortası olduğu konusunda Prof. Dr. Haydar Baş hocamız her fırsatta “Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür. Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür.” İfadesini tekrar etmiştir.
Tarihi olaylar bunu defalarca ispat etmiştir. Biri tahrip olursa diğeri de tahrip olur. Diyanet İşleri Başkanlığı verdiği fetvaya sahip çıkmak zorundadır. Yoksa da vatandaşın kafası karışmakta dini bütünlük zarar görmektedir.
Mübarek günler yoksa neden Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı camilerde kutlama merasimleri yapılmaktadır. Teravih namazı şayet 8 rekat ise neden camilerde 20 rekat kılınmaktadır? Madem uygulama bu yöndedir. Aksi konuşanlara hukuki olarak haddi bildirilmelidir.
Bir milletin örfü değerleri ve kültürü inancından kaynaklanmıştır. Türk Milleti de kültürünü inancından almıştır. Lütfen dini bütünlüğümüzü bozmak isteyen çağın deccal zihniyetlilerine müsaade etmeyin. Çocukluğumuzdan bu yana zevk ve heyecanla kıldığımız teravih namazlarını yeni nesle kıldıramıyorsak bunun sebebi Diyanet İşleri Başkanlığı ve iktidar sahipleridir.
Makalemizi, Din İşleri Yüksek Kurulu 12.07.2017 tarihli kararını paylaşarak teravihin mahiyetini paylaşalım:
“Teravih namazı Ramazan ayında, yatsı namazından sonra sabah namazı vaktine (fecrin doğuşuna) kadar kılınabilen nafile namazın ismidir.
Hadisi şeriflerde ramazan gecelerinin ihyası olarak nitelendirilen bu namaza dört rekâtta bir dinlenme amacıyla biraz ara verildiğinden “teravih” denmiştir.
Resulü-i Ekrem (s.a.s.) ashabıyla beraber cemaat hâlinde bu namazı kılmış, onların iştiyakını görünce farz olur endişesiyle cemaatle kılmayı terk ederek yalnız kılmaya devam etmiştir (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1 [2012]; Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 177-178 [761]). Yine Hz. Peygamber, “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan namazını (teravih) kılarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1 [2009]; Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 173-175 [759-760]) buyurarak teravih namazına teşvik etmiştir. Bu bakımdan teravih namazı, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir.
Teravih namazını dört rekâtta bir selâm vererek kılmak caiz ise de iki rekâtta bir selâm vererek kılmak daha faziletlidir. Bu namazın her dört rekâtının sonunda bir miktar oturup dinlenmek müstahaptır. Bu dinlenmelerde tehlîl (lâ ilâhe illallah) ve salavat ile meşgul olunması uygundur.”
Son söz Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed’in (s.a.a.) olsun:
“Allâhümme innî eûzü bike min azâbi’l-kabri ve min azâbinnari ve min fitneti’l-mahyâ ve’l-memâti ve min fitneti’l-mesîhi’d-deccâl.”
Anlamı: “Allah’ım! Kabir azabından sana sığınırım. Cehennem azabından Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnelerinden sana sığınırım. Deccâlin fitnelerinden sana sığınırım.” (Buhârî, Ezan, 149)