Toplumsal mutabakat

Toplumları yönetmeye talip olanların, seçilirken halkın her kesiminden destek alamasalar bile seçildikten sonra; herkese hizmet etmek mecburiyetleri vardır.

Bu şekilde bir yönetimle, aynı zamanda toplumsal mutabakat da sağlanmış olur. Devlet ve millet birbirinin tamamlayıcısı olur. Halk evlat konumunda, devlet ise baba konumunda olur ki bu yapıda olan bir toplumun fertleri refah ve huzur içerisinde yaşarlar.

Şu anda böyle bir yapının sağlandığı bir ülke ya da toplum, var mı derseniz. Üzülerek yoktur diyeceğiz. Şu sıralar, eski krallık ve diktatörlük rejimlerinde var olan davranışların kalıntıları, dünyanın hemen her yerinde yönetenler tarafından, kısmen de olsa uygulama alanı bulmaktadır.

Yönetim rejiminin adı ne olursa olsun, toplumsal mutabakat sağlanamayan toplumun fertleri, adaletten ve merhametten uzak bir hayat yaşamak durumundadırlar.

Sözde demokrasi adı altında yapılan seçimlerde maddi güç, dışarda ve içerde oluşan menfaat birlikteliğinin yanında, medyanın da gücünü yanına alanlar, algı yönetimi ile seçimleri kazanmaktadırlar.

Toplumu kutuplaştırmaktan ve kavga kültüründen oluşan bir propaganda neticesinde kazanılan seçimden sonra da toplumsal mutabakat sağlanamamaktadır.

Toplumsal mutabakat sağlanamayan bir seçimden sonra yönetime gelenler, seçimden sonra da kendi düzenlerini kurup kendi yandaşlarını nemalandırmaktadırlar. Bu durum, kısır döngüye dönüşmüştür.

Yaklaşmakta olan seçim atmosferi ile aynı tas aynı hamam yine kutuplaşma ve kavga kültürü körüklenmektedir.

Yapılacak seçimle milletin 5 yıllık kaderi oylanacağına göre, seçmenlerin alışılmış siyasetten medet ummak yerine, kendi geleceğini emin ellere teslim edeceği, toplumsal mutabakatın; sevgi ve barışın egemen olacağı bir yönetimi iş başına getirmesi gerekmektedir.

Yaşlanmış, eskimiş ve kokuşmuş sistemlerin yerine, toplumun yepyeni ve kendi kendini yönetebileceği sistemlere ve gençlere ihtiyacı vardır.

Hz. Mevlana’nın dediği gibi: “Dünle beraber gitti cancağazım, Ne kadar söz varsa düne ait… Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Siyaset sahnesinde yeni bir ses, yeni bir soluk, yeni bir tarz ortaya koymaya çalışanların; “Türkiye’yi Yönetecek Gençler Aranıyor” ve “Gençler Halleder” çağrısı bile insanın içini ısıtmaya, hayallerini yeşertmeye yetiyor.

Toplumsal mutabakat ile halkın gerçekten kendi kendini yönetebilmesi için kısır döngüyü kırmak zamanı gelmedi mi?

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …