Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tavsiyeleriyle ülke çapında başlatılan “Kaybolan Değerlerimiz” konferanslarımız, sohbetler, yazılarımız ve tavsiyelerimiz devam ediyor.
“Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” Atasözünün tecellisini bu hizmette de gördük. Kimileri anladı, kimileri sadece duydu, kimileri güldü geçti…
Bizler aslında “Kaybolan Değerlerimiz” hakkında uyarılarımızı yaparken, toplumun içinde bulunduğu hali açıkça ortaya koymaya çalıştık. (Yakında “Kaybolan Değerlerimiz” isimli bir kitabımız da çıkacak inşallah.)
Yazılarımızda ve konuşmalarımızda “Kaybolan Değerlerimiz konusu ulusal güvenliğimizle yakından alakalıdır. Bu halde ve bu yolda gitmeye devam edersek millet olma vasfımızı kaybedebiliriz. Birliğimiz, dirliğimiz bozulur.” Tespitlerinde bulunduk.
Ama maalesef Türk halkı kendi niyet ve çabalarıyla uzun zamandır, nasihatten nasibini kesmiş olduğu için uyarılar çok da kâr etmiyor…
Hastalığına kimseyi inandıramayan Karadenizli mezar taşına şöyle yazdırmış: “Hastayum dedim inanmadınız, ölüyrum dedim inanmadınız, eee gördünüz mi ne oldi?
Bu Karadeniz fıkrasında dile getirilen gerçek gibi; “Değerlerimiz, millet olmamızın sigortasıdır. Değerlerimizi kaybedersek, kimliğimizi kaybederiz. Bu sigorta atarsa halimiz perişan olur” dedik, yazdık. Halkımız anlamak istemedi galiba…
Bizim halkımıza anlatmaya çalıştığımız şeyleri korona virüs gösterdi. Çünkü “Bir musibet bin nasihatten daha faydalıdır”
Buraya kadar okuyanlar, “ne alaka?” diyecek ama virüsle “Kaybolan Değerlerimizin” alakasını, yazımız okununca daha kolay anlaşılacaktır…
Türk milleti, millet olma vasfını kolay kazanmadı. Asırların emek ve birikimi, inanç ve kültür harmanı olarak toplumsal hasletlerimiz oluşmuştu. Gittiğimiz her yere medeniyet, ahlak ve merhamet götürürdük. Düşenin elinden tutar, elimizde olanı başkalarıyla paylaşmaktan zevk alırdık.
Dünyada salgın olarak başlayan corona (korona)virüsünün ülkemize de geldiğini 1 tek vaka olarak haber alınca, halkımıza bir haller oldu. Marketlerde hazır gıda, su, temizlik maddeleri, maskeler, dezenfekten karışımlar bir anda birkaç kat zamlandı. Millet sanki kıyamet kopacak gibi alışverişe kalkıştı. Satıcılar, alıcılar, velhasıl halkımız stokçuluk yarışına girdi.
Türk milletinin inancında ve kültüründe stokçuluk yasaktır.
Türk milletinin inancında ve kültüründe komşusu aç yatarken tok yatmak yasaktır.
Türk milletinin inancında ve kültüründe komşuluk ilişkilerinde dayanışma vardır. “Komşusu kendinden emin olmayan kâmil mümin değildir” düsturu vardır.
Türk milletinin inanç ve kültüründe tevekkül, kanaat, sevgi, mümin kardeşinin nefisini kendi nefsine tercih etmek vardır. Allah’ın taktirine rıza, kadere iman vardır.
Bir virüsle fırsatçılık, karaborsa ve stokçuluk bu kadar artarsa, ilerleyen günlerde ne oluruz? Tahmin bile etmekten korkuyorum.
Sadece bu kadar örnek bile milletimizin, değerlerini ne kadar da çok kaybettiğini görmek için yeterlidir.
Toplumsal felaketler, salgın hastalık ve diğer sıkıntılar ancak el ele, gönül gönüle olunca, en az zararla atlatılır. Gerçek dostluklar, menfaatsiz dayanışmalar olmadan en basit meseleleri bile çözemeyiz.
“Gün bugündür” deyip “Kaybolan Değerlerimize” sahip çıkalım. Sevelim, sevilelim, gönül yapalım, birbirimize merhamet edelim ki Allah da bize merhamet eylesin.
Uğur Kepekçi