İmam Ali (a.s.) bir gün Allah’a(c.c.) iman etmeyen birine iman telkininde bulunur. İman etmeden öldüğü taktirde cehennemde azap göreceğini, ateşlerde yanacağını hatırlatır.
Adam Hz. Ali (a.s.) efendimizin sözlerini dinledikten sonra bir soru sorar: “Ya Ali bu dediklerini kabul ettik diyelim. Ama ya öldükten sonra dirilmek, hesaba çekilmek; sonunda da bu söylediğin cehennemde azap ateş yoksa, neden iman ve ibadet çilesine katlanayım?
Kendini zeki zanneden bu adama ilmin kapısı Hz. Ali tek bir sözle cevap verir: “Bu dediklerim ya doğruysa?”
Adam ne diyeceğini şaşırır. Sonunda şu cevabı verir: “Şayet doğruysa gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurum.”
Virüsle önüne geçilemeyen bir ölüm korkusu devreye girince; öldükten sonra dirilip hesaba çekilme korkusu akılları baştan aldı. İman ettiğini zannedenler de etmeyenler de korkmaya başladı.
Gerçekten de öyle değil mi? Ömrünü Allah’a isyanla, şirkle geçiren firavun denizle boğulacağını anlayınca “Musa’nın Rabbine iman ettim” dedi ama onun için Tevbe kapısı kapandığından imansız ölmekten kurtulamadı…
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın “insanlar öldükten sonra hesaba çekileceğine inansalar, yanlışa sapmaktan, günah işlemekten daha çok sakınırlardı.” Sözü bu durumu çok güzel bir şekilde izah ediyor. Sosyal hayatta iman etmeden ya da sapıklık içinde yaşamaktan korkmayanlar, ölüm kapıya gelince bir umut da olsa Allah’a yönelmeye kalkışırlar.
Dünya hayatında Allah’ı inkâr ettikleri halde onun emir ve yasaklarına uymadıkları halde sanki cennetin baş köşesi onlara ayrılmış gibi davrananlar; ölüm söz konusu olduğunda asla ölmek istemezler. Yaşanan panik bundandır.
İşte size yüce Kuran’dan delil:
“(Ey Muhammed, onlara:) Şayet (iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi ölümü temenni edin (bakalım) de.
Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.
Yemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın. Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.” (Bakara 94-96)
İnanan inanmayan, dinlisi dinsizi, hemen herkesi hedef alan korona virüsü sayesinde herkes ölümden korkmaya başladı. Bu ne telaş bu ne korku? Şayet iman ve amelinize güveniyorsanız neden korkuyorsunuz?
Her türlü tedbiri alalım ama kimse ölümünü ileri bir tarihe ertelemeye şansına sahip değil ki:
“Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Münafikun / 11)
Beyler bayanlar paniğe gerek yoktur. “Korkunun da ecele faydası yoktur”
Her türlü tedbiri alın, ama korkuyla yaşamayın. Korku ve ümit arası tavır sergilemek müminin vasfıdır. Önce tedbir, sonra tevekkül.
Allah’a yönelin, emir ve yasaklarına bir an önce riayet edin. Bol bol tefekkür edin. Çünkü eninde sonunda öleceksiniz, virüs ya da başka şeyler bahanedir.
Bu durumdan haberdar olan büyükler halimizi şu sözle ne güzel ifade etmişler; “Ecel geldi baş ağrısı bahane”
Uğur Kepekçi