Virüsten korunmak ulusal güvenlik sorunudur

Gazeteci olmamız hasebiyle ister istemez bazı sorularla karşılaşıyoruz. Bizler de bildiğimiz kadarıyla gerçekleri konuşarak kanaatimize baş vuranlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu sebeple gazeteciler olarak sürekli gündemin nabzını görmek ve gerekli gördüğümüz konularda tavsiyelerde bulunmak gibi bir sorumluluk taşıdığımız kanaatindeyim.

Kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir durumda olduğumuz için halkı isyana teşvik etmeye çalışacaklara, yalan haber, korku algısı gibi toplumsal hareketlere karşı devlet ve millet olarak duyarlı olmalıyız. Özellikle sosyal medyada her önümüze gelen şeyi paylaşmamak lazımdır.

“Düşman puslu havayı sever” diye bir ata sözü vardır. Din ve vatan düşmanlarının, toplum mühendislerinin, ajan ve provokatörlerin, fırsatçıların tam sevdiği havadır yaşananlar…

Bu gibi durumlarda herkesin dikkatli olunması gereken, sağduyu ile hareket etmektir.

Bu nedenle 2 gündür alınan tedbirlere uymak koşuluyla çarşı pazar dolaşıyorum. Konuşanları dinliyorum. Millet ne diyor, hali nedir? Toplumun kurallara bakışı nedir?

Gördüğüm kadarıyla maalesef toplumda bir korku algısı oluşmuş. Endişeli bir bekleyiş hâkim. Büyük esnaflar, ya da varlıklı iş adamları müesseslerini kapatmayı tercih etmiş. Gariban takımı, evine ekmek götürmediği zaman aç kalacağını bilen kesim mecburen işinin başında.

Kafasına göre davranmayı adet edinmiş, aykırı düşünceli adamlar her zamanki gibi sahnede ve sokaktalar. Alınan kararları hiçe sayanlara, yakın temasta bulunanlara her yerde rastlamak mümkün.

Diyanetin aldığı Cuma ve cemaatle namaza ara vermeye karşı koyanlar, imam olmasa bile camilerde kendi aralarında cemaatle namaz kılmayı tercih etmekte, bunu da dini bir sorumluluk gibi görmektedir.

Anlaşılan odur ki, imam efendiler camileri tatil etmiş ama cemaatini bilgilendirmemiş ya da bugüne kadar ona gereken şuuru verememiş.

Dünyayı derinden etkileyen, bir virüs vakasıyla karşı karşıyayız. Olaya çeşitli pencerelerden bakan kimselerin de doğruluk payını göz önüne alarak, herkes kendi penceresinden gördüklerini yazıyor, konuşuyor. Olması gereken de budur zaten. Önemli olan halkımızı paniğe sevk etmemektir.

Virüsün başımıza bela oluşu hakkında komplo teorilerinden, biyolojik savaştan, alınan tedbirlerin eksikliğinden, ya da başka başka şeylerden bahsediliyor. Şahsen ben küresel ölçekte, sıcak ve soğuk savaşın her türlüsünün yaşandığı şu zamanda insanların merhametten yoksun bir halde oluşundan dolayı söylenenlere hak vermiyor değilim.

Allah’ın kullarını cezalandırması da yine kulların kendi yaptıklarıyla olacağı hakkında ilahi mesajlar mevcuttur. Ben de buna inananlardanım.

Gelelim asıl maksadımıza: Virüsün bulaşması her ne sebeple olursa olsun işin şakası yoktur. Kimsenin de kendi başına buyruk davranış sergilemesi gerçekten de kul hakkıdır. Kişi kendini ne kadar korumaya çalışırsa çalışsın, cahil birinin meydanlarda yüzlerce kişiye virüs bulaştırması hayati derecede tehlikelidir.

Fikriniz zikriniz ne olursa olsun, yaşınız kaç olursa olsun, gücünüz ve kendinize güveniniz ne kadar yüksek olursa olsun. Herkesin kendini koruması hem kendisini hem toplumu hem gelecek nesilleri ilgilendirdiği için virüsten korunmak ve korumak ulusal bir güvenlik sorunudur.

Kural koyucuların ve yetkililerin tavsiyelerini lütfen göz ardı etmeyelim. Tedbir bizden, taktir Allah’tandır.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …