Yemediğinizi sadaka vermeyin!

Zekât ve sadaka verme noktasında, verme konumunda olanlarının çoğunun yanlış davranışı, kendi yemediğini ya da kendi artığını başkalarına paylaşmaktır.

Bu konuda da Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Zekât eserinden paylaşımlar aktararak aydınlanmaya çalışalım:

Zekâtı verirken, malın iyi, güzel ve helal olanından vermelidir, içinde şüphe taşıyan şey ibadete layık olmaz. Yüce Allah temizdir, ancak temizi kabul eder. Cenab-ı Hak, ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin faydanız için bitirdiğimiz ürünlerin temiz ve güzel olanlarından Allah yolunda harcayın. Siz göz yummadan, içinize yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkmayın! İyi bilin ki; Allah Gani’dir, Hamid’dir.” (Kimseye ihtiyacı yoktur, bütün övgülere layıktır.”(Bakara/ 276).

Verilecek sadakanın zekâtın mutlaka gönül hoşnutluğuyla olmasının gereğini Allah Resûlü (s.a.v.) buyurdu:

“Kim gönül hoşluğu ile helalinden -ki Allah ancak güzel ve helâl olanı kabul eder- bir sadaka verirse, Rahman onu sağ eline alır. Verilen bu sadaka hurma bile olsa Rahman’ in elinde büyüyüp çoğalır, sonunda dağ gibi olur; tıpkı sizden birinin tayını veya buzağısını büyütmesi gibi.”

Malik’ten (radiyallahuanh) rivayetle; Allah Resûlü (s.a.v.), elinde asasıyla çıktı.  Baktı ki bir adam kalitesiz yaş ve kuru (karışık) hurma asmış. Allah Resûlü, ona vurarak şöyle buyurdu: “Bu sadakanın sahibi isteseydi bundan daha iyisini asardı. Bu sadakanın sahibi, kıyamet gününde hurmanın döküntüsünü yiyecektir.”

Rivayet edilir ki:

“Peygamber’e (s.a.v.) bir keler hediye edildi, yemedi.

Bunun üzerine Aişe dedi ki: ‘Bunu yoksullara yedirelim mi?’

‘Kendi yemediklerinizi kimseye yedirmeyin’ buyurdu.”

Çok değerli Haydar hocamız zekât vermekle mükellef olanlara eserinde şu tavsiyelerde bulunuyor:

-Zekât veren, verdiği çok olsa bile verdiğini az ve aşağı görmelidir. Eğer böyle bir gözle bakarsa daha çok tasaddukta bulunur.

-Zekât vermekte acele etmelidir. Zekâtı, daha zaman gelmeden, yani, üstünden bir yıl geçmeden vermek, ibadete rağbeti artırır. Zira farz olduktan sonra zaten vermek mecburiyetindedir. Vermediği takdirde cezaya hak kazanır. Öyle ise sonradan vermek sevgiden değil, korkudandır. Bu durumda fakirler, önceden sevindirilmiş, ihtiyaçları daha erkenden giderilmiş olur. Ayrıca bir engel çıkar da bu iyi işten geri kalınabilir. Kalpte ibadetlere karşı bir rağbet meydana geldiğinde bunu kazanç bilmek ve hemen işe koyulmak gerekir. Zira şeytanın işe karışıp onu caydırması mümkündür.

-Muharrem veya Ramazan ayında zekât vermek daha faziletlidir. Muharrem ayı yılın ilk ayı olduğu için muhteremdir. Ramazan ise zaten ayların en üstünüdür. Kıymetli zamanlarda sevap işlemek daha üstün olduğundan bu aylar tercih edilmelidir. İnsanların en cömerti ve en iyisi olan Peygamberimiz, Ramazan ayında nesi varsa verir, yanına bir şey koymazdı.

-Zekâtı gizli olarak vermek, gösteriş ve ikiyüzlülükten uzak olduğu için daha iyidir. Allah’ın öfke ve kızgınlığını giderir.” (Prof. Dr. Haydar Baş, Kur’an ve Sünnet Işığında İslam İlmihali Zekât, Sayfa 132- 134).

Önerilen Makale

Atatürk’ün mersiye yazdığını duydunuz mu?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Aziz Atatürk hakkında ömrümüz boyunca makale yazsak konuşsak Onun vatanımıza, milletimize …