Zekâtın hükmü

Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın zekât eserinden bu makalemizde de zekâtın hükmü hakkındaki tespitlerini aktaracağız.

Zekât, İslam’ın beş rüknünden biridir. Gerekli şartları taşıyan kimselerin zekât vermeleri farzı ayındır. Zekât, Hicret’in ikinci yılında farz kılınmıştır. Farz oluşu Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabittir.

Kitap’taki delili şu ayeti kerimelerdir:

“Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (Bakara / 43).

“Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür. (Bakara /110).

Hac suresinde de Cenabı Hakk cihatla zekâtı bir arada zikretmiştir:

“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi, babanız İbrahim’in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur’an’da) size ‘Müslümanlar adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır ne güzel yardımcıdır!” (Hac / 78).

Hac suresindeki ayette de zekât; namaz, Allah’a ve Resulüne itaat ve Ehl-i Beyt’le birlikte zikrediliyor:

“Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”

Mücadele suresinde de zekâtı Allah, kendine “gönül hoşluğuyla verilen borç” olarak beyan etmektedir.

“O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükafatça daha büyük olmak üzere. Allah tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Mücadele / 20).

Zekâtın sünnet olarak delili de vardır elbette. Zekât hakkındaki hadis te şudur:

“İslam beş esas üzere kurulmuştur. Allahtan başka İlah olmadığına ve Muhammed’ in (s.a.v.) O’nun elçisi olduğuna şehadet etmek namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve Ramazan’da oruç tutmak.”

İbn Abbas’ tan (radiyallahuanhum) rivayetle; Allah Resulü (s.a.v.), Muaz’ı Yemen’e gönderdiği zaman, ona şöyle buyurdu:

“Sen Ehl-i Kitap olan bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey, Allah’a kulluktur. Bunu öğrendiklerinde onlara Allah’ın gece ve gündüz beş vakit namaz kılmayı farz kıldığını bildir. Bunu kabul edip uygulamaya başladıklarında, Allah’ın onlara mallarında zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek olan zekâtı farz kıldığını bildir. Zekât alırken halkın gözünde kıymetli olan malları istemekten sakın. Mazlumun bedduasından da kaçın. Çünkü onun bedduası ile Allah arasında perde yoktur.” (Prof. Dr. Haydar Baş, Kur’an ve sünnet ışığında İslam İlmihali Zekât, sayfa 29-32).

Bakınız değerli dostlarım, muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ne kadar önemli noktalara temas ediyor, hem de inceden inceye…

Önerilen Makale

Atatürk sevgisinin önünde kimse duramayacaktır

Şimdi birilerinin aklına “Uğur Kepekçi neden bir haftadır Atatürk’le alakalı makale yazıyor?”  Diye bir soru …