Aklın fonksiyonlarını yerine getirmede zikrin önemi nedir? Sorununun cevabını “Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü” kayıtlarındaki Hocamızın sohbetinden aktaralım:
“Ayet-i kerimede Cenabı Hak (Al-i İmran 191)”Ellezine yezkurunallahe” Şimdi Allah, kurtulmuş insandan bahisle Allah’ı zikrederler diyor. Kurtulmuş insan. Nasıl?
“Kıyamen” ayakta. Allah’ı zikreder. “Ve kuuden” Kade halinde “ve âlâ cunubihim” ve yattıkları yerde. Şimdi dikkat ediniz; hemen ardından Cenab-ı Hak; “Ve yetefekkerune fi halkıssemavati vel ard” “göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler”. Şimdi aklın kulvarına ibadetten sonra bak ibadetle insan kalp kullarıyla ruh kulvarıyla tecellilere mazhar oluyor.
Allah’ı zikrederek “fezküruni ezkürküm” (Bakara/ 152) Beni zikret Ben de seni zikredeyim. Bu kalp kulvarında. Şimdi bir tecelli oluyor insanın Ruh dünyasına. Beni zikredersen ben de seni zikrederim. Zikirle, ibadetle gerek ayakta, gerek rükû halinde, gerek secdede, gerek yatakta, gerek yürürken, genişletebiliriz bunu. Gerek otururken, Allah zikirle anmakla Kalp kullarından ruh dünyamızdan Rabbimizden sinyaller alıyoruz. Ve bizim bütün duygu organlarımızı gözümüzü, kulağımızı, bu Nur-u ilahi ihata ediyor, kuşatıyor bizi.
Akıl da bunun etkisinde kalarak sen şimdi o etkide kalan o tesirde kalan O nur deryası içerisindeki tecellilere bulaşan akılla bütün âlemi düşünmeye başla; o zaman düşüncenin ufku çok daha farklı olur. İşte buna tefekkür diyor Cenab-ı Hak. O tecelliden uzak olan düşünmek tefekkür olmuyor. O vehim oluyor. Kuru kuruya akılcılık vehimdir. Onun için kuru kuruya akılcılık ile insanlar septik olmuştur. Yani şüpheci olmuştur. Bu manada aklın dinde yeri yoktur.
Ama Cenab-ı Hakkı tesbihatla birlikte Onun nurunu yaşayan aklın dinde yeri vardır. O tefekküre kapısını açmıştır. Dolayısıyla o kulvardan Cenab-ı Hakka vuslata adım atmıştır. Duygusuyla, zaten ruhu gidiyor.
Mücerret akılla beraber zaten akıl Allah’ı bilmez ki bulamaz ki. Aklın fonksiyonu insan tabiatında neyin Allah olmadığını anlamasıdır. Neyin Allah olduğunu ancak kalp anlar. O bakımdan Kur’an ifadesi enteresandır. Hep kalpten bahseder: (Bakara/7)”hatemallahu ala kulubihim” Allah Onların kalplerini mühürledi “Ve âlâ sem’ihim ve âlâ ebsarihim” işitmelerini ve görmelerini de kör etti.
Bak dikkat ederseniz burada aklın yeri yok. Şimdi insan işitiyor, akıl ne ile hükmedecek? Beş duyu ile beraber ama bunlar gerçek anlamda kapalı olursa akıl da doğru dürüst şükretmesini beceremiyor yapamıyor.”
Bu bilgiler ışığında şunu diyebiliriz; Allah’ın adını zikirle meydana gelen (isim) esma tecellisi aklı kuşatınca; düşünceler tefekküre dönüşüyor. Bu noktadan sonra aklıselim meydana geliyor. Bu akılla da istikamet üzere kulluk yolunda yürüyüp hedefe varılıyor.