Hicret değişimdir

Nisa suresi 100. ayet-i kerime’de “Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek birçok uygun yer ve imkân bulacaktır. Kim Allah ve Resulü uğrunda hicret ederek yurdundan çıkar da sonra ölüm onu yolda yakalarsa artık onun mükâfatını vermek Allah’a aittir; Allah daima günahları örtmektedir, engin rahmet sahibidir” buyurulmakla hicret edenlerden övgüyle bahsedilmiştir.

Hicret, Peygamberimizin Mekke’de yaşama ve İslam’ın mesajını yayma şansının ortadan kalkması sonucunda Allah’ın emriyle gerçekleşmiş bir göç olayıdır.

Bu göç sıradan bir göç olmayıp; küfrün imana, karanlığın aydınlığa, cehaletin ilme, yanlışın doğruya, kötülüğün iyiliğe dönüşmesi için başlatılmış bir değişim hareketidir.

Hicret öncesinde ve sonrasında yaşanan tarihi sürece bakıldığında başta Peygamberimiz olmak üzere ona gönül veren Muhacir ve Ensar arasında cereyan eden olayların olağanüstü fedakarlıklar olduğu bilinmektedir.

Hicret edenler mallarını, mülklerini, evlerini, barklarını terk etmişler. Ev sahibi hükmünde olan Medineliler ise kendi mallarını, mülklerini, evlerini, barklarını Mekkeli kardeşlerine seve seve bağışlamışlar ya da paylaşmışlardır. Bu sıradan bir davranış değildir.

Hicretteki fedakarlıklar sayesinde çok önemli kazanımlar elde edilmiştir. Kardeşlik, birlik, beraberlik hukuku en doruk noktada yaşanmıştır. Hicretle meydana gelen kazanımların anlaşılabilmesi için menfaat beklemeden sırf Allah rızası için yapılan bu olağanüstü fedakârlıkların mutlaka tefekkür edilmesi ve dersler çıkartılması gerekmektedir.

Herkes hicret konusunda kendi payına düşenleri düşünüp, gereğini yerine getirmekle insanlık huzur ve güvene kavuşacaktır. İnsanlığa merhametle kucak açıldığı takdirde; insanlık yaşanabilecek yurtlar edinmiş olacağından, zulüm ve işkence de ortadan kalmış olacaktır.

Hicret, kelime olarak bir yerden başka bir yere göç etmek manasında kullanılmıştır. Ama bu göç, öyle sıradan bir göç değildir. Bu göç; yolunu kaybetmiş insanlığa, yol göstermek için yola çıkılan bir göçtür.

Bu göç; cahiliye döneminin en karanlık halini, en aydınlık hale dönüştürmek için yapılan bir göçtür.

Bu göç; anadan, babadan, yardan, evlattan, yurttan, maldan, mülkten, velhasıl sevdiğin her şeyi bırakıp sadece Allah rızasına ulaşmak için yola çıkılan bir göçtür.

Şimdi kendimize dönüp sormalıyız; Acaba Allah için biz bir şeylerden vazgeçip, O’nun rızasına ne kadar hicret edebiliyoruz?

Ahir zaman alametlerinin şiddetle cereyan ettiği bu zamanlarda insanlık hicret ruhunu kaybettiği için Hak ve hakikat adına fedakârlıklar azalmakta, karanlıklar daha da zifiri karanlıklara dönüşmektedir.

Her şeye rağmen her yeni bir gün doğruluğa ve iyiliğe doğru değişim için yeni bir fırsattır. Hicri yılın bu ilk günlerinde hicret ruhunu her fert gücü nispetinde yaşamaya ve yaşatmaya gayret göstermelidir.

Her bir ferdin hicret adına ortaya koyabileceği şuurlu davranıştan, kişinin kendisi kazançlı olacaktır. Hak, hakikat ve iyilik adına, hicret ruhuyla değişime katkı sağlayanlara selam olsun.

Önerilen Makale

Atatürk, Allah’a dua ederek yardım isterdi

Kurtuluş mücadelesi yıllarından itibaren İngiliz ve Yunan ajanlarının sinsi gayretleriyle dini bütün, imanı sağlam Gazi …