Uğur Kepekçi
Eylül ayı ile başlayan 2025-2026 Adli Yıl ile siyaset kazanı da kaynamaya başladı. İlk sıcaklık CHP İstanbul İl Başkanlığı seçiminin iptali ile başladı. Arkasından da Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş’ın 9 ay önce başlayan sözde Cumhurbaşkanına hakaret davası da başlamış oldu. Eylül ayında özellikle CHP hakkında çok önemli mahkeme süreci de başlamış olacaktır.
Çağlayan Adalet Sarayında yapılan mahkeme için Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) teşkilat mensupları, Adalet Partisi Genel Başkanı Dr. Vecdet Öz, bazı siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve kalabalık bir avukat gurubu hazır bulundular. Gönül isterdi ki bu mahkemeyi fırsat olarak kullanmak için mağdur olan diğer muhalefet partilerinin liderleri de katılım sağlayarak güzel bir dayanışma örneği göstersinler…
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş sözde Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla yargılandığı davada ilk kez hâkim karşısına çıktı. Çağlayan’daki 11. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada BTP lideri yaklaşık yarım saat süren sözlü bir savunma yaptı.
Duruşmada BTP lideri Hüseyin Baş’ın avukatlığını Prof. Dr. Ümit Kocasakal yaptı. Avukatların da savunmalarını yapmalarının ardından kararını açıklayan mahkeme davayı 15 Ocak’a erteledi.
İfade özgürlüğünün vicdanlarda mahkûm olduğu, vatandaşın adalete şüphe ile baktığı bir ortamda yapılan mahkemenin beratla sonuçlanmasını arzulardık. Böylece vicdanlarda bir nebze olsun adalete güven duygusu artardı.
Maalesef adaletin tam tecellisi 15 Ocağa kaldı. Bunlar boşa zaman harcamaktan ve psikolojik travmadan başka bir işe yaramayacak kaybeden demokrasiye güven duygusuna olacaktır. Herkese lazım olan adaletin şüphe duygusundan kurtulacağı günleri umutla beklediğimizi de belirtmek gerekir.
Duruşma hakkında çok çok şeyler söylenecek, yazılacak ama Prof. Dr. Sayın Ümit Kacasakal’ın mahkemeden sonra yaptığı açıklamada kullandığı ifadeyi çok önemsedik. Sayın Ümit Hoca şöyle dedi:
“Bu bir ifade hürriyeti davası”
Duruşmada BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın avukatlığını yapan Prof. Dr. Ümit Kocasakal ise “Bu sadece müvekkilim Hüseyin Baş’ın davası değil. Bu bir ifade hürriyeti davası. Bunu herkesin anlamasını istirham ediyorum. Kimsenin kimseye, Cumhurbaşkanı da dahil, kimsenin kimseye hakaret etme hakkı ve özgürlüğü yok ama kimsenin de hakaret olmayan bir şeyi hakaret olarak göstermek veya algılamak ve bunun üzerinden insanların üzerinde Demokles’in kılıcını sallama gibi bir hakkı da yok. Herkes, belli konumlarda olanlar özetle kamuya mal olmuş kişiler, özellikle siyasetçiler daha tahammüllü olmak zorunda. Bu bir zorunluluk ve gereklilik. Yargı kararları bunu söylüyor. Bu olayda gerçekten hakaretamiz hiçbir şey yok. Bir ifade hürriyeti, bir siyasi partinin genel başkanı olmaktan da kaynaklanan bir siyasi eleştiri ve değerlendirme hakkı mevcut. Dolayısıyla bu davanın önemi budur. Ben Atatürk’ümüzün şu sözüyle bitirmek istiyorum; ‘elbette alemde bir hak vardır ve hak kuvvetten üstündür’” dedi.
