Sahabeden Nuayman, isminde biri vardı. Kendisi şarap müptelası biriydi. Şarap içince İslam şeriatının uygun gördüğü had cezası uygulanıyordu.
Nuayman Tevbe ediyordu ancak nefisine ve alışkanlığına esir olduğu bazı zamanlarda tekrar şarap içiyordu. Şahitlerle ispatı mümkün olunca tekrar had cezası (vurma) uygulanıyordu. Sahabelerin bazıları bu duruma bir gün kızdılar. Ve uygulanan cezadan sonra ona lanet okudular.
Olay Tirmizi de aktarılan şu hadisteki gibi cereyan eder.
“Resülullah’a (s.a.v) şarap içmiş bir adam getirdiler. Resulü-i Ekrem: “Ona hadd vurunuz” buyurdu. Ebu Hüreyre demiştir ki: Bizden bir kısmı eliyle, (bazıları da) ayakkabısı ve elbisesiyle dövdüler. (Dayaktan sonra) çekilip gidince: ‘Allah seni rüsvay etsin’ dediler. Peygamber (s.a.v): “Böyle söylemeyiniz, ona karşı şeytana yardım etmeyiniz` buyurdu” (Tirmizî, Hudûd,14,. 15).
Buhari’de de “Kardeşinize karşı şeytana yardımcı olmayın. Allah’a yemin ederim o, Allah ve Resulünü sever.” (Buhârî, Hudûd, 4, 5) buyurdu. Şeklinde geçmiştir.
Sevgi böyle bir şey. Hele de Allah ve Resulüne, Onun Ehl-i Beytine, Onun yolunun salih yolcuları insan-ı kamile olan sevgi bir başkadır.
Sevgi öyle bir binek ki uzağı yakın eder, yakını yakından da yakın…
Rahmeti Rahmana kavuşan Hocam Prof. Dr. Haydar Baş’a bir gün uzakta yaşayan bir seveni mektup yazar. Mektubunda “Hocam ben sizi çok seven ancak sizi ziyarete gelemeyen, size yakın olmayı çok arzulayan biriyim. Size yakın olanlar yanı başınızda, ben ise size uzak. Benim halim nice olur. Halbuki ben de yakında olanlar kadar istifade etmek istiyorum. Bana yol gösterin…”
Mektuba cevap gelir bir zaman sonra: “Evladım sen bizi sevmiyor musun? Hatıranda gönlünde bize yer vermiyor musun ki? Allahın istediği yakınlık gönül yakınlığıdır. Bizi seviyorsan bizimlesin, korkma!”
Trabzon’da Akçaabat şehitlik tepesindeki mescitte çok defa sohbetiyle şeref buldum geçmişlerde hocamın. Vakit namazı kılardık cemaatle, ardından mutlaka nasihat ederdi. Yakınlık hakkında dinlediğim bir sohbetini paylaşayım sizinle:
“Mana alemindeki yakınlık, gözle görünen yakınlıktan daha yakındır. Bu şunun gibidir. Elinizde bir testi olsa, o testiyi kesintisiz akan bir çeşmenin hemen yanı başına koysanız. 40 sene de kalsa o testinin içine bir damla su girmez. Ancak testinin ağzını çeşmenin akan ağzına dayayınca hemen doluverir. Bize olan yakınlıkta mesafe önemli değil. Gönüldür bizim yolumuz. Aşktır bizim bineğimiz. Bizi size sizi bize taşır.”
Rahmetli Hocamızın “İnsan gönüldür gönül” tespiti öyle bir ummana açılan kapı ki gir girebildiğin kadar, git gidebildiğin kadar…
İslam’ı bedenden beyinden zanneden, kerameti sakaldan, sarıktan cübbeden zanneden, duanın kabulünü elin göklere kalkışından zanneden; gönül fukaraları, yakınlık tiyatrosu oynaya görsün…
“Gönüller Hakka açılınca, ellerin hükmü ortadan kalkar” nüktesini kavrayan, sevdanın mekânın gönüller olduğunu bilen, yakından da yakın nice yiğitler, aşıklar var…
Aşk sultanımız, fikir mimarımız, gönlümüzün hamurkârı Haydar Hocamıza selam olsun!
Uğur Kepekçi