Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İman ve İnsan tezinden arayıştaki hikmet konusuna devam edeceğiz:
“Arayış vardır ve devamlıdır. Mühim olan arayışın fıtri istikamet üzere Allah’a yöneltilmesidir. Terbiye ve irşadın manası budur. Risalet ve tebliğ görevi de bunu tahakkuk ettirmek için ilâhî bir düzenlemedir. Hulasa peygamberler, özellikle de Resul-i Ekrem (sav), insandaki köklü arayış duygusunu hak olan istikamete kanalize etmek için gönderilmişlerdir.
Ayrıca insanın Hakk’ı arayışı ve ona yaklaşmak gayreti, maddî bir saikle izah edilemez. Allah’a gidiş kalp iledir. Fikir, kalbin destekçisidir. Vahiy ise, kalbi, fikri ve topyekûn fıtratı kuşatmıştır. İnsan, Allah’a nefsini terbiye ile yaklaşır. İnsandaki hayvanî hassalar, maddi aleme dönük zulmet perdeleri, fıtrata uygun tarzda mücahede ile terbiye edilip aralanınca, ruh, kafesten çıkmış kuş misali, taşıdığı nefha-i ilahî ile asli vatana, Allah’a rücu eder. Bu mânâda Hakk’a gidişin burağı iman ve marifettir. Ve onu destekleyen sâlih amellerdir.
Amellerin özü ise ihlastır ki ibadet, sadece Allah’a has kılınsın, kalp ayağı tökezlemesin. Esasen hüsrana ve buhrana giden insanlığın kurtuluş reçetesini “Asr Suresi” tarif etmiştir:
“Asra yemin ederim ki, insan gerçekten hüsrandadır. Bundan ancak iman edip, sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”
İMAN VE İNSAN TEZİNİN İKİNCİ DAYANAK NOKTASI İSLAM GERÇEĞİ
Tarihten günümüze, Hz. Adem’den (as) kıyamete değin devam eden ve edecek olan Hakk’ın davasını “İman ve İnsan Davası” olarak tespit etmiştik. Bütün zaman ve mekanlarda “iman ve İnsan” tezinin temeli, istinat noktası ve evrensel plandaki adı İslam’dır. Bu meyanda Hz. Adem’in (as), Hz. Nuh’un (as), Hz. İbrahim’in (as), Hz. Musa’nın (as), Hz. İsa’nın (as) ve Hz. Peygamber’in (sav) insanlığa tebliğ ettikleri mesajın değişmez ismi de İslam’dır.’
Kendinden önceki bütün ilahi kitapları ve hak peygamberleri doğrulayan Kur’an-ı Kerim ve Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed (sav), İslam’ın en kâmil ve artık değişmez olan örneğini bütün insanlığa tebliğ etmiştir. Allah katındaki din, ancak İslâm’dır. O’nun tebliğcisi Hz. Muhammed (sav), Peygamberlerin sonuncusu ve âlemlerin efendisidir. “Kim artık bundan başka bir yol, bir din ararsa, onun arayışı boşunadır; Hak katında makbul değildir.” (Al-i İmran / 85). Bu noktada mülkün sahibinin yoluna dönülmedikten ve caddedeki kılavuzlara gönül verilmedikten sonra bu arayış bitmeyecektir.
En derin ve en ulvi manası Kur’an’ı Kerimde toplanan İslam’ın müşahhas örneği en açık en pratik manası Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Ashabı Kiram’ın şahsında ortaya çıkar. Hakkın murad ettiği din murad olunan insanlara apaçık bir tarzda ortaya konur, yaşanır ve hayat olarak nesillere miras olarak bırakılır.” (Dr. Haydar Baş / İman ve İnsan / Temmuz 1994 / sayfa 23-33)
(Devam edecek…)