Hz. Mevlâna’ya “Aşıklar Sultanı” denmesi sıradan bir tespit değildir. Çünkü O kulluğun merkezine Allah’a aşkı simgeleyen “muhabbetullah” şartını koymuş ve hayatını aşkla yaşamıştır.
“Aşk nedir?” diye soranlara da “Ben ol ki bilesin” cevabıyla insanlara aşkı tavsiye etmiştir.
Bu sebeple Hz. Mevlâna’yı anlamak için çağın “Aşk Sultanı” olan Prof. Dr. Haydar Baş’ın tespitleriyle Hz. Mevlâna’nın “muhabbetullahla” alakalı tespitlerini İslam ve Mevlâna eserinden aktaralım müsaadenizle:
“Kulluğun, tabiatıyla Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmanın temeli teslimiyet, mahviyet ve hizmettir.
Salik (yani Cenab-ı Hakk’ın rızasına talip olan kişi) bu temel vazifeleri ifa ettiği zaman ona sevgi hâkim olur. Bu bakımdan sevginin kulluğun özü ve muharrik gücü olduğunu vurgulamamız isabetli olur.
Sevgi (muhabbet), Allah’ tan kaynaklanır ve tekrar Ona yönelir. Bu sebeple sevginin gerçek anlamı ve mahiyeti “muhabbetullah” tabiriyle anlatılabilir.
“Muhabbetullah” anlaşıldığı derecede Mevlâna’nın tezi, davası yahut mesajı kavranmış olacaktır. Zira Mevlâna’nın, lahutî haz ve duygularla her şeyini feda ederek bina ettiği davasının temelinde muhabbetullah vardır.
Diyebiliriz ki, Mevlâna’nın davası tek kelimeyle “muhabbetullahtır”. Onun Allah’a, tabiatıyla İslam’a olan bağlılığı aşk derecesindedir. Ve bu aşk “muhabbetullahtan” kaynaklanmaktadır.
Ona âşıklar sultani denmesi bu sebeptendir. Onun inleyen neyi, iradeyi Muhammed Muhtar’ın yolunda kurban ettiğini simgeleyen semâsı esasen bu büyük “muhabbetullah” davasının tezahürü yahut ilanıdır.
İslam ile Mevlâna gerçekleri asıl bu zirvede buluşmaktadır. Mevlâna’nın İslam’la nasıl bütünleştiğini, başka bir ifade ile Mevlâna’nın İslam’a nasıl gönül verdiğini ve bu yüce davayı ilim, amel ve hal olarak nasıl yaşadığını “muhabbetullah” meselesinde bulmak mümkündür.
Mevlâna, muhabbeti şöyle vurgular:
“Acılar, muhabbetten tatlılaşır. Bakırlar, muhabbetten altınlaşır.”
“Tortular muhabbetten safileşir. Dertler muhabbetten derman olur.”
“Ölüyü muhabbetten diriltirler. Şahı muhabbetten bende, kul ederler.”
“Allah’a karşı bu muhabbet, ilim neticesidir. Saçma sapan biri, böyle bir taht üzerine nasıl oturur?”
“O halde; muhabbet ve aşkı, Allah’ın vasfı bil.” (Mesnevî: II/233) (Prof. Dr. Haydar Baş /İslam ve Mevlâna/Sayfa 165-166)
Aşkı anlamak için âşık olmak gerekir ancak herkes âşık olamaz. Ama aşk yolunda yapılacak şeyler vardır. O da aşıkları sevmektir. Çünkü birbirini sevenlerin sevdiği ile birlikte olacağı hadisi şerifle müjdelenmiştir:
“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)
Uğur Kepekçi