Hz. Mevlâna ve tövbe (2)

İslam’da, tabiatıyla Mevlâna’nın mesajın da bu kadar köklü yeri olan tövbe konusunu biraz daha açalım:

Varlıklar içerisinde insan, çok farklı bir mevkiye sahiptir.

Melek, şeytan ve hayvan… Hiçbir yaratık ne onun konumuna erişebilir ne yüklendiği misyonu yerine getirebilir. Maddeyi kuşatmaya çalış an akıl ve iradesinin yanında, onlardan ayrı olmaksızın manaya kucak açan gönül ve ruh cephesiyle dikkatleri üzerine çeker insan. Onun dışındaki hiçbir varlıkta bu kemâl ve üstünlüğü görmek mümkün olmaz.

Diğer yandan; insanın sadece iyiliğe dönük olan cephesi değil, kötülüğe yönelik tarafı da hayret vericidir.” Zira Allah’ın rahmet, mağfiret ve gazap sıfatlarını celbeden, daha çok bu yönüdür.

Günah ve isyan, insandaki akıl ve iradeyle ilgili bir fenomendir. Hatta Hz. Âdem (as) ve Havva Annemizin, “bu ağaca yaklaşmayınız ilahi hitabına rağmen “yasaklanmış ağaçtan” gıdalanmaları, “insan iradesi'” ‘nin ortaya çıkışı, ardından tövbe ve bağışlanma müjdesinin insan fıtratıyla münasebeti bakımından dikkat çekici noktalardır. Çünkü bu ilk örnekle birlikte insan fıtratının, zıtları kendinde cem eden bir mahiyeti de tespit edilmiş olur. Gülmeyi- ağlamayı, sevinci- üzüntüyü, iyiyi kötüyü, güzeli-çirkini, günahı ve tevbeyi kendinde barındıran insan, adeta âlemdeki zıtlıkların büzülmüş, küçültülmüş ve özenle paketlenmiş bir hâlidir.

İnsanın, şerre dönük cephesinde en çok karşılaştığı olgulardan biri günahtır. Günah, mü’minin Rabbiyle olan bağlarındaki gevşeklik iken, küfür bu bağların kopmasıdır. Şüphesiz insan, günah işlemekle çıkışı olmayan bir yola girmiş olmaz.

Zira ‘tövbe’ en büyük kurtuluş ve çıkış kapısıdır. Fakat küfürden sonra belki en tehlikeli durum, nefsin kişiyi tövbe kapısından uzak, pişmanlık duygusundan yoksun bırakmasıdır.

Tövbe ve istiğfara yanaşmamak, kişinin, Allah’ın rahmetinden kendine açılan kapıları kapatmasıdır. Ferdin dünya ve ahiret haya tını altüst edecek derecede korkunç bir tehlikenin habercisidir.

Efendimiz (sav); ‘”Günahlarınız göğe ulaşacak kadar çok olsa dahi, tövbe ederseniz, Allah tevbenizi kabul eder.” Buyurur. Bir hadis-i Kutsi’de de Resulullah’ın ağzından Cenab-ı Hak; “Ey kullarım; benim koruduğum kimseler müstesna, hepiniz günah işlersiniz. (Bu sebeple) mağfiret dileyiniz ki, bağışlayayım. Diyerek tövbe çağrısında bulunur. Çünkü; “Günahtan tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir”

Mü’min, günahlarında ısrar etmediği gibi Allah’ tan da ümidi kesmez. “(Tarafımdan onlara) de ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah (şirk hariç) bütün günahları bağışlar.” (Zümer/53) ilâhî hitabıyla hayat bulur. (Zümer/53) (Prof. Dr. Haydar Baş / İslam ve Mevlâna / Sayfa 177-182) (Devam edecek)

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …