İnsanlık tarihinde tehlikelere karşı duruşuyla nam salmış kimselere duruş sahibi insanlar denir. Her duruşun bir konumu, niyeti, adı vardır.
İmam Hüseyin’in Kerbela’da sergilediği kıyam, mücadele ve canını gözünü kırpmadan Allah’a teslim ettiğinden dolayı kıyamete kadar önemli bir duruşun destanını yazmıştır. Bu duruşa “Hüseyni duruş” denilmiştir.
Bir duruşun adının “Hüseyni duruş” olması için gerek şartlardan bazılarına değinelim:
Hz. Hüseyin (a.s.), her yönüyle örnek bir insandı, örnek bir Müslüman’dı. Hz. Hüseyin (a.s.) kendine biçilen ömür sermayesini Allah’ın istediği şekilde yaşamış, Peygamber (s.a.v.) efendimizin övgüsüne mazhar olmuştur.
”Hüseyin Bendendir ve Ben Hüseyin’denim.”
“Hasan ve Hüseyin Cennet gençlerinin efendileridir.” sözleri Hz. Hüseyin ve mübarek kardeşi Hz. Hasan efendimiz için söylenmiştir.
Hz. Hüseyin’i (a.s.)’ Kûfe’ye çağıranların, davalarına sadık kalamayacağını ve dolayısıyla başına bir felaket gelebileceğini sezen dost ve akrabalarına, Kûfe’ye gitmesine engel olmak isteyenlerin hepsine söylediği tek söz; “Kûfe’liler, bana yazdılar. Hak ve gerçek yolun alâmet ve belirtilerini diriltmek, bidat ve dalâletleri yok etmek üzere yanlarına gelmemi istediler. Bundan dolayı gitmek zorundayım.”
Aslında Hz. Hüseyin (a.s.) Kûfe’lilerin Onu öldürmeye yelteneceklerini biliyordu. O gelecek nesillere bir duruş sergilemek, hak olan davanın mutlak şekilde fedakârlıklara göğüs germekle savunulacağını ispat etmek istiyordu.
Evet, Onun duruşu sonraki nesillere örnek olmuştur. Asırlar sonra bile onun duruşundan bahisle “Hüseyni duruş” tabirini kullanıyoruz.
Dünya durdukça Hüseyni duruş sahipleri de olacak, kendini dünya menfaatine satanlar da olacaktır.
Bize düşen görev; İmam Hüseyin’in yüce dinimizin izzet ve şerefini koruduğu gibi dinimizi, vatanımızı “Hüseyni bir duruşla” korumak ve kollamak olmalıdır.
Kerbela olaylarına bakış açımız da Hüseyin aleyhisselamın duruşundan ibret almak olmalıdır. Yoksa her yıl aşure gününde birkaç süslü söz, birkaç kap aşure tatlısıyla bu acı geçiştirilemez. Verilen mesaj örtülemez.
Kerbela’dan gereken dersler çıkarılmadığı için şimdi her yer Kerbela olmuş, nice Hüseyin’ler ziyan olmaktadır.
Her devirde Yezitler olduğu gibi, Hüseyin’ler de vardır.
Asıl babayiğitlik ise Hz. Hüseyin’e varis olmaktır. Hz. Hüseyin (a.s.) bir semboldür, bir örnektir; örnek alınacak onun davranışıdır, duruşudur.
Hz. Âdem’den bu yana ve kıyamete kadar iyi ile kötünün, hak ile batılın temsilcileri, yâr ve yârenleri mutlaka olacaktır.
Önemli olan; yaşadığımız zaman ve şartlarda duracağımız saftır, sergileyeceğimiz duruştur.
Kıyamete kadar “yezitlerin” de “Hüseyinlerin” de varisleri bitmeyecektir.
Her fert sergileyeceği davranışla mutlaka bir safta yer almıştır; kendisi safını bilse de bilmese de (!) safından hesaba çekilecektir.
Kişinin safını belirlemesi de bundan dolayı çok önemlidir. Hz. Hüseyin’i katledenler, o safta yer alanlar, dün ve bugün onları katledenlere sevgi besleyenler de hesap gününde ‘ben bilmeden yaptım’ deme şansına asla sahip değildir.
Öldürmek, kişinin iradi tercihidir. Hüseyin’e kıyanlar katildir, zalimdir, Allah’ın lanetine layıktırlar.
Selam olsun Hüseyin (a.s.) ve duruşuna! Lanet olsun yezit ve soykırıma alet olanlara!