İslam’ın temel vasıfları (1)

Dinin doğru anlaşılması için temel kaynak ve o kaynakların vasıflarını hayatına tatbik edebilecek kutlu şahsiyetlere ve onların çağının insanı için ortaya koydukları tespitlere mutlak ihtiyaç vardır. Aksi taktirde din şahsileşir kişilerin anlayışına idrakine ve nefislerinin eline kalır ki o zaman asliyyetini kaybeder.

Dinimiz İslam Allah’ın koruması altında olduğu için kaybeden din değil insanlık olacaktır. Bu sebeple İnsan-ı Kamilin ortaya koyduğu esaslar ve tespitleri uygulamak keyfi bir davranış değil aksine mecburiyettir. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tespitlerine bu açıdan bakanlar kazançlı çıkacaktır.

Şimdi İslam’ın temel vasıflarını onun tespitleriyle ortaya koymaya başlayalım müsaadenizle:

Cenâb-i Hakk’ın birliğini esas alan (tevhide dayalı) semavi dinlerin genel adı olan İslam, sözlükte: İtaat, teslimiyet, ihlas ve sulh gibi manalara gelir.’

Istılahta ise İslam: Allah (cc) tarafından gönderilen (vahyedilen) ve peygamberler tarafından tebliğ edilen hakikatlerin hepsini kabul edip, teslimiyet göstererek Hakk’a yönelip itaat etmektir.

İslam semavi dinlerin genel adıdır. İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (as)’den, son Peygamber Hz. Muhammed (sav)’e kadar gelen tüm elçiler, bir tek mutlak gerçeği ısrarla vurgulamışlardır. Bu gerçek: “Allah ‘tan başka ilah yoktur” hükmüdür. Bu hükmün beraberinde getirdiği inanç sistemine: “Tevhid akidesi” denir.

İşte bütün peygamberlerin davet ettiği ortak kelime olan bu Tevhid akidesi üzerine bina edilen İslam, Seyyidü’l mürselîn olan son peygamber Hz. Resûlü-i Ekrem (sav) ile kemâle ermiş ilahi hakikatler manzumesi olarak ikame edilmiştir.

Aşağıda meali verilen ayetler, bu hakikati teyit ve ispat etmektedir:

“Hiç şüphe yok ki, Allah katında yegâne din İslam’dır.” (Al-i İmran /19)

“Bugün size dininizi ikmal ettim; size olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’a razı oldum.” (Maide / 3)

Görülüyor ki; beşeriyetin hayati derecede ihtiyacı, tek kurtuluş yolu ve hidayet kaynağı olarak İslam, Son peygamber Hz. Muhammed (sav) ile “ekmel” hale gelince, asli semavi olup sonradan tahrif edilen Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi geçmiş bütün dinler neshedilmiş ve bu dinlerin hükümleri kaldırılmıştır. Zira bu dinler mensupları tarafından tahrif edilerek bir hidayet yolu olmaktan çıkarılmıştı. Asılları hak olsa da insan eliyle tahrif edildikten sonra bu dinlerin herhangi bir ilahi hüküm ifade etmesini beklemek, ulvi hakikate; yani İslam’a karşı büyük haksızlık olur. Binaenaleyh gerçek manada İslam demekle, Resûlullah (sav) Efendimiz ‘in getirip tebliğ ettiği son din anlaşılmalıdır ve anlaşılmaktadır. Nitekim yukarıda mealleri verilen ayetler, ahir zaman peygamberi olan Resûl-i Ekrem (sav)’in getirip tebliğ ettiği dini vurgulamaktadır.

Bunun anlamı şudur: Cenâb-ı Hakk’ın razı olup kabul ettiği din, işte bu son ve ekmel din olan İslam’dır. Hüküm buna göredir. Amel buna göre olacaktır. Hidayet ve kurtuluşun tek yolu budur. Bütün insanlar İslam’la müşerref olmakla emrolunmuş ve de ona muhtaç kılınmıştır. O halde hakikatin ölçüsü ancak İslam’dır. (Prof. Dr. Haydar Baş / Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerim’in Cevabı / Sayfa 5-6) (Devam edecek)

Uğur Kepekçi

12 Ocak 2021

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …