Kerbela, soykırım, matem ve milat

Bugün 10 Muharrem, Aşura günüdür. Peygamberin ciğerparesi, cennet gençlerinin efendisi, “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah Hüseyin’i seveni sever” buyurduğu İmam Hüseyin (a.s.) ve 72 yareninin çoluk çocuk acımadan hunharca katledildiği gündür.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Kerbela hakkındaki tespiti bütün insanlık âleminin tefekkür etmesi gereken bir tespittir:

“Kerbela faciası tarihte eşi olmamış bir soykırımdır.”

Muharrem, Hicri 61 yılında Hz. İmam Hüseyin (a.s.)’ın Kerbela’da şehit edildiği günden itibaren adı, yönü, şekli değişen; kıyamete kadar da matem vasfı değişmeyecek olan bir ay şekline dönüşmüştür.

Allah’ın haram aylar arasında zikrettiği Muharrem ayında, savaşmanın ve kan dökmenin yasaklandığı halde; sözüm ona Müslüman kılıklı kâfirler, münafıklar tarafından, Peygamber (s.a.a.)’nin ciğerparesi, şehitlerin efendisi olan İmam Hüseyin (a.s.)’ın ve ashabının soykırımı sebebiyle mateme dönüşmüştür.

Kerbela soykırımından itibaren Muharrem, matemdir. Muharrem, İmam Hüseyin (a.s.)’ın yasını tutmaktır, ağlamaktır. Muharrem, Ehl-i Beyt‘i anlamaya çalışmaktır.

Kerbela bir milattır. Kerbela’ya kadar Muharrem ile Kerbela’dan sonra Muharrem asla aynı kefeye konamaz. Bu sebeple Kerbela, hicret gibi yeni bir dönemin başlangıcıdır.

Peygambere iftira edilen Muharrem 10. günü hakkında uydurulan hadislerin Peygamber tarafından söylenmesi asla mümkün değildir.

Hz. Hüseyin (a.s.) doğduğu gün, O’nun şehadet haberini getiren Cebrail’le birlikte ağlayan bir Peygamber, 10 Muharrem günü hakkında bayram gibi uygulamaları emretmez.

“10 Muharrem’de; sürme çekenin gözü ağrımaz, banyo yapan hastalık görmez, evine 10 eşya alan yoksulluk görmez. O gün yapılan her şeye bereketle karşılık verilecek, o gün tatlı aşureler yapın yiyin için, bugünü kutlayın” gibi şeyleri evladının şehit edileceğini bilen bir Peygamberin tavsiye ettiği söylenemez.

Bunlar olsa olsa Ehl-i Beyt’in soykırıma uğramasını unutturma faaliyetleridir.

Bu konuda geliniz bir empati yapalım:

Bir tarihte sizin düğünüzün olsa. Bunun sevincini her sene aynı tarihte kutlarsınız.

Aradan yıllar geçmiş olsa, aynı tarihte evinize bir katil gelmiş olsa, bütün aile fertlerini hunharca katletmiş, soyunuzu kırmış olsa…

Evlilik günü ile katliam günü aynı tarihe gelen bugünü, bundan sonra sevinç olarak mı yoksa matem olarak mı hatırlarsınız?

Vicdanı olan hemen herkesin vereceği cevap aynıdır: “Bugün düğün günü değil, bugün matem günüdür.”

Hele bir de Muharremin 10. günü, İmam Hüseyin’in (a.s.) şehadeti dolayısıyla lanetullah Yezit tarafından; halk bayram gibi kutlamalara, hediyeleşmeye, şükür orucu tutmaya, tatlı şeyler yapıp bayramlaşmaya sevk edilmiş ise bugün hakkında ne düşünürsünüz?

Aşura gününü bayram gibi kutlayanlar, katliama seyirci kalanlar, ya da ilgisiz kalanlar, lanetullah Yezid’i sevindirir ve razı ederler.

Aşura gününü matem, dua ve ibadetle geçirenler, Ehl-i Beyt’i, Hz. Muhammed’i, Allah’ı sevindirir ve razı ederler.

Düşünün, bu konudaki kararınızı buna göre verin ve bundan sonra kimin yanında duruş sergilediğinize öyle karar verin.

Demem o ki her önüne gelen kendi cahilce ve haince duruşunu “Hüseyni duruşla” birbirine karıştırmasın.

Önerilen Makale

Atatürk, Allah’a dua ederek yardım isterdi

Kurtuluş mücadelesi yıllarından itibaren İngiliz ve Yunan ajanlarının sinsi gayretleriyle dini bütün, imanı sağlam Gazi …