Kerbela’dan alınacak dersler

Kerbela vahşeti ve cereyan eden olaylar hakkında çeşitli yazılar yazdık. Gerek gündemi takip eden dostlarımız gerekse de kendimiz; meydana gelen Kerbela soykırımından ve İmam Hüseyin’in (a.s.) kıyamından gerekli dersleri çıkartmaya çalıştık.

Bundan sonra yapılacak iş, çıkartılan dersleri rehber edinip Hüseyni bir duruş sergileyerek geride kalan ömrümüzü yaşamaya çalışmaktır.

Değerli dostlar, meydana gelen bir olayın ya da suçun aydınlanması için delil toplanır, olayın geçmişi araştırılır; öylece karar verilir.

Kerbela hadisesi geçmişte yapılan yanlışların yıllar sonra ödenen ağır faturasıdır. İlk yanlış, Hz. Muhammed (s.a.a.) nasp etmesine rağmen İmam Ali (a.s.)’ın velayetinin inkârı ile alakalıdır. Neticesi Kerbela olan olayın ilk başlangıcı, Peygamberin emrini yerine getirmekte meydana gelen açı sapmasıdır.

İmam Ali’nin velayet gaspıyla başlayan sürecin devamı, ümmetin gelecek zamanda daha nefsi, daha ölçüsüz davranmasına kapı aralamıştır. Bu yanlışın neticesinde; güç sahibi olanlar, haksız yere kendini halife ilan ederek kendine biat etmeyenleri acımasızca katletmişlerdir.

Bu yanlışın faturası sadece Kerbela ile de sınırlı kalmayıp Ehl-i Beyt‘in bütün fertlerine zulüm ve diğer imamların dahi haklarının ihlaline sebep teşkil etmiştir. Her çağda Ehl-i Beyt, gerçek İslam’ı yaşamış birer canlı Kur’an, canlı Peygamber olarak görevlerini yerine getirmişlerdir.

Ehl-i Beyt’in sevgisinden ve yolundan nasibi olmayanlar da Peygamberin nasp (atama) zinciri kırıldığı için Kur’an ve Peygamber ekseninden uzaklaşmış, nefislerinin ekseninde bir din icat etmiş ve bu dini yaşamaya kalkışmışlardır. Gittikleri yanlış yolları dinden, ibadetten saymışlar ama bir türlü istikametlerini sıratı müstakim üzere kılamamışlardır.

Onun içindir ki Peygamberimiz gerçek kurtuluşun ancak Ehl-i Beyt’le olacağı sadedinde şu hadisi şerifi beyan etmiştir. “Benim Ehl-i Beyt’imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh’un kavmi içerisindeki Hz. Nuh’un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur”  buyurmuştur. (Suyuti, Tefsir-i Hulafa, s.573; Taberani)

Peygamberimiz kendinden sonra yolumuzu sapıtmamamız için bize Kur’an ve Ehl-i Beyt’e sımsıkı sarılmamızı emretmiştir.

“Size iki emanet bırakıyorum. Onlara yapışırsanız asla sapıtmazsınız. Bunlardan biri, Allah’ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim, diğeri ise Ehl-i Beyt’im, ıtretimdir” buyurmuştur. (Müslim, Sahih, Fedail’us-Sahabe, 36; Darimî, Sünen, II/431-432; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/14, 26, 59).

Bir başka kaynakta geçen hadisi şerifte de Ehl-i Beyt’e nasıl davranacağımızdan imtihan edileceğimiz işaret edilmiştir:

“Şüphesiz ben sizin aranızda iki ağır ve değerli emanet bırakıyorum ki eğer onlara sarılırsanız hiçbir zaman sapıklığa düşmezsiniz. Onlardan biri diğerinden daha büyük olan Allah’ın kitabı Kur’an’dır ki gökten yere uzanan bir ip misalidir. Diğeri ise benim itretim olan Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisi Kevser Havuzu başında bana varıncaya kadar hiçbir zaman birbirlerinden ayrılmazlar. Bakın benden sonra bu emanetlere nasıl davranacaksınız?” (Es-Sevaik-ul Muhrika, s.226)

Ayeti kerimelerde sevilmesi emredilen, hadisi şeriflerde emanet olarak beyan edilen; Ehl-i Beyt’e karşı nasıl bir tavır takınmamız gerektiği ve bu konuda imtihan edileceğimiz haber verilmiştir.

Bu imtihanın en ağır olanı Kerbela’dır. Birileri bu emanetlere sahip çıktılar, şehadet şerbeti içtiler. Kimileri de bu kutsal emanetlere en ağır katliamları ve zulmü reva gördüler.

Kerbela hakkındaki yazılarımızdan maksadımız, Ehl-i Beyt gerçeğini anlamaya ve anlatmaya çalışmaktır. Safınızı seçmenize yardımcı olmaktır. Rabbim bizleri Ehl-i Beyt’in gemisine binen kutlu yolculardan eylesin.

Önerilen Makale

Atatürk, Allah’a dua ederek yardım isterdi

Kurtuluş mücadelesi yıllarından itibaren İngiliz ve Yunan ajanlarının sinsi gayretleriyle dini bütün, imanı sağlam Gazi …