Kişinin Allah’a kulluk yolunda yönünü bulabilmesi, emir ve yasaklara riayet edebilmesi, nefis denilen içindeki düşmanla mücadelesindeki başarısına bağlıdır.
Bu mücadele, uzun soluklu bir mücadele olup son nefese kadar sürecek çetin bir mücadeledir. Onun içindir ki Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) Tebük seferinden dönerken şehrin girişinde ümmetine şu mesajı vermiştir:
“Ey ashabım, küçük savaştan büyük savaşa dönüyoruz.”
Ashap sorar;
“Ya Resûlullah, bundan daha çetin bir savaş var mı ki?”
Resûlullah efendimiz cevaben;
“Evet, bundan daha çetin, nefsinizle yapacağınız cihattır” cevabını vermiştir.
“Arapça ‘da “güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak” manasındaki cehd kökünden türeyen cihad, İslâmî literatürde “dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” şeklindeki genel ve kapsamlı anlamı yanında fıkıh terimi olarak daha çok Müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefs-i emmâreyi yenme çabası için kullanılmıştır” (Diyanet İslam Ansiklopedisi/ Cihat)
Nefsimizle yapacağımız cihatta başarı elde etmek için nefsimizin kötü emellerini, kötü tuzaklarını bilmek zorundayız. İnsanoğlunun nefis iklimi öyle bir muammadır ki gerek iyi gerek kötü huyların tamamını tohum hükmünde içinde taşır.
Her tohum karakter yapısına uygun ortamı bulduğu anda yeşermeye ve meyve vermeye başlar. Kimi tohum kuru ortamı, kimi tohum sulu ortamı, kimi tohum nemli ortamı, kimi tohum sıcak ortamı, kimi tohum soğuk ortamı sever ve o iklime ve ortama ulaştığı an; çatlar ve içindeki maharetini, karakterini açığa vurur.
Vasfına uygun meyveler verir; acı, ya da tatlı?
Tohumları, “isyan ve itaat” kategorilerinde ele alacak olursak; kötü ahlakın özelliklerini taşıyan tohumlar, isyanla kötülükle alakalı davranışları meydana çıkarır?
Güzel ahlakın özelliklerini taşıyan tohumlar ise iyilik ve itaatle alakalı davranışlar meydana çıkarır. İşte insanın güzel ya da çirkin davranışları, içinde var olan tohum halindeki davranışların, çekirdekten meyveye dönüşme halidir. İnsana düşen vazife; güzel ahlak tohumlarını yeşertecek ortamlar sağlamak ve verimli meyveler vermesi için gerekli bakımı yapmaktır.
Yoksa da kötü ahlak tohumları kendiliğinden bir ortam bulur, yeşerir ve isyanla, kötülükle, alakalı davranışlar meyvesi vermeye başlar. Bazı kötü davranışlar vardır ki, insanın helâkini oluşturur. Bunlardan sakınılmadığı takdirde oluşacak ferdi ve toplumsal tehlikeler, içinden çıkılmaz hal alır ki bu da toplumsal felaketlere sebebiyet verir.
Bugün yaşadığımız sorunun kaynağı da budur. Dindarlık söylemiyle idareye ve sermayeye sahip olan sözde dindarlar, genel anlamda sınıfta kalmış kötü örnek oluşturmuştur.
Sözde dindarlar, ellerine geçen fırsatlarla dünyayı cennete çevirme imkânı olduğu hâlde elde ettiği güçle birlikte kalbinde gizlediği kötülükleri yaşama imkânı bulunca, dünyayı cehenneme çevirdiler. Demek ki asıl mesele kişinin kendi nefsiyle olan cihadını kazanmaktır. Gerisi lafla peynir gemisi yürütmektir. Vesselam.