Yezidin sarayında Yezide karşı Hz. Zeyneb (a.s.)’ın kıyam konuşmasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
“Büyük bir günah işlediğin, kötü bir davranışta bulunduğun hiç mi aklına gelmiyor?
Neden yapmayasın! Sen yeryüzünün yıldızları olan Peygamber evlatlarının ve Abdulmuttalib ailesinin kanını dökmekle iki ailenin düşmanlığını yeniledin.
Sevinme, çünkü pek yakında Allah’ın huzuruna çıkacaksın. İşte o zaman, keşke kör ve dilsiz olsaydım da bugünü görmeseydim, keşke, “dedelerim bu mecliste hazır olsaydı, sevinçten derilerine sığmazlardı” demeseydim, diye arzu edeceksin.
Allah’ım! Hakkımızı ve bize zulmedenlerden öcümüzü Sen Al!
Allah’a and olsun ki, derini yırttın, kulağını kopardın. Allah’ın Resulü (s.a.v.) ve evlatları ve ailesi Hakkın lutuf ve rahmeti sayesinde yerlerini alacakları gün, sen daha çok rüsva olarak onların önünde duracaksın.
O gün bir gündür ki, Allah vadini uygulayacaktır. Her birisi bir köşede kan içinde uyuyan bu zulme uğrayanları biraraya getirecektir. O’nun kendisi buyuruyor ki:
“Allah yolunda öldürülenlerin ölü olduğunu sanmayın, hayır, onlar canlıdırlar ve Rablerinin nimetlerinden yararlanıyorlar.”
Ama seni bu şekilde; haksızca Müslümanların boynuna bindiren adam, davacının Muhammed ve hâkimin Allah olacağı o günde, işlediğin cinayetlerin tanığı ellerin ve ayakların olduğu hak mahkemesinde, hangimizin daha bedbaht ve daha korunmasız olduğunu görecek.
Yezid! Ey Allah’ın düşmanı! Allah’a and olsun ki, sen, benim gözümde kınamama değmeyecek kadar değersiz, tahkir edemeyeceğim kadar küçüksün. Ama ne yapayım ki yaş, gözlerde tomurcuklanmış, ah göğüste alevlenmekte.
Hüseyin (as) öldürüldükten sonra şeytan hizbi Müslümanların Beytülmal’ından mükafat almak için Peygamber ailesinin saygınlığını çiğneyerek bizi Kûfe’den, akılsızlar partisinin sarayına getirdikten sonra, bu cellatların kanımıza bulaşıp, ağızları etimizin parçalarıyla dolduktan sonra, yırtıcı kurtlar o temiz gövdelerin etrafında uluduktan sonra, seni kınamak hangi derde derman olur?
Eğer bizi öldürmekle, esir etmekle bir yarar sağladığını sanıyorsan, pek yakında yarar sağladığın şeyin zarardan başka bir şey olmadığını göreceksin. O gün sen Ziyad oğlunu yardıma çağıracaksın. Ziyad oğlu da senden yardım isteyecek!
Sen ve izleyicilerin, Allah’ın adalet ölçüsü önünde toplanacaksınız, o gün, Muaviye’nin senin için hazırladığı iyi yol azığının, Peygamber evlatlarını öldürmek olduğunu göreceksin.
Yemin ederim ki, ben Allah’tan başkasından korkmuyorum ve Ondan başkasına şikâyet etmiyorum. Ne istiyorsan yap! Tüm hilelerini kullan! Tüm düşmanlığını göster!
Allah’a and olsun ki, alnına vurulan bu alçaklık lekesi hiçbir yerde temizlenmeyecektir. Allah’a hamd olsun ki, cennet gençlerinin efendilerinin vazifesine saadetle son verdi ve cenneti onlara vacip kıldı. Allah’tan, onların rütbesini daha da yüceltmesini, onlara olan rahmetini daha da arttırmasını diliyorum. Çünkü, O, güçlü bir koruyucu ve yardımcıdır.” (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Zeynelabidin (a.s.) /sayfa 254-257)
Değerli dostlarım Hz. Zeyneb (a.s.)’ın Yezide, kendi sarayında ve katillerin huzurunda yaptığı konuşmayı tefekkür ederek Ehl-i Beyt mensuplarının ne büyük bir imana sahip olduklarını anlamaya çalışalım. Onların aynasında kendimizle korkmadan yüzleşelim ki imandaki konumumuzu bilelim. Allah bizlere Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Tevhidin Merkezi Ehli Beyt’tir.” Düsturunu anlamayı nasip eylesin.
Uğur Kepekçi