İslam’a itirazların tarihi seyri (10)

İslam’a itirazların tarihi seyri içerisinde müşrikler sürekli başka başka tekliflerle gelerek Peygamberimizi davasından vazgeçirmeye çalıştılar. Bu makalemizde de Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın” Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerimin Cevabı” şaheserinden Peygamberimize yapılan diğer tekliflere değineceğiz:

Bir gün müşriklerin ileri gelenleri güneş battıktan sonra Kâbe’nin arkasında toplanarak getirecekleri teklifleri ve belirleyecekleri tavrı tespit ettiler. Azılı müşriklerden oluşan bir grup Peygamberimizi çağırdılar. Ve karşılıklı konuşmaya başladılar.

Müşrikler: “Ya Muhammed! Dediler. Senin yaptığını hiç kimse kavmine yapmadı. Babalarımızı hakir gördün, dinimizi ayıpladın, ilahlarımıza sövdün, inançlarımızı hor gördün. Bizi parçaladın. Maksadın malsa sana pek çok mal toplayalım, reislik ise seni başımıza geçirelim. Seni cin çarpmışsa tedavisine bakalım.”

Resûlullah cevap verdi: “Dediklerinizin hiç birisi bende yok. Allah beni peygamber olarak gönderdi. Bana kitap verdi. Korkutup müjdeleyici olmamı emretti. Ben de size duyurdum. Kabul ederseniz dünya ve ahirette nasibinizi alırsınız. Reddederseniz Allah benimle sizin aranızda hükmünü bildirinceye kadar sabredeceğim.”

Bunun üzerine müşrikler değişik tekliflerle yaklaştılar: “Ya Muhammed, bizim tekliflerimizi kabul etmiyorsan o halde sana inanmamız için şunları yap: Biliyorsun ki şehrimizden daha dar ve susuz bir şehir yok. Maişetimiz de herkesten daha dardır. Seni gönderen Rabb ‘ine söyle bizi sıkıştıran şu dağları yürütsün. Memleketimizi genişletsin. Burada Irak ve Şam’daki gibi nehirler fışkırtsın. Geçmiş babalarımızdan birini diriltsin, O da Kusey İbn-i Kilâp olsun. Çünkü o doğru, bilgili ve mümtaz bir insandır. Ondan senin söylediklerinin doğru olup olmadığını bir soralım. Eğer senin doğru söylediğini kabul ederse biz de senin Allah nezdindeki makamını bilir, Allah’ın seni gerçekten peygamber gönderdiğini anlarız.”

Peygamberimiz cevap verdi: “Ben bunun için gönderilmedim. Ne için gönderildiğimi size bildirdim. Kabul ederseniz iki cihan saadetine erişirsiniz. Reddederseniz Allah, aramızda hükmedinceye kadar sabredeceğim.”

Müşrikler devamla: “Madem ki bunları yapmıyorsun, bari Rabbinden senin peygamber olduğunu söyleyecek bir melek göndermesini iste. O melek bize gerçeği söylesin. Rabbinden iste sana bahçeler, köşkler, altın ve gümüşten hazineler versin. Böylece sen geçim kaygısından kurtulmuş olursun. Zira sen de bizim gibi geçimini temin etmek için çarşıda pazarda dolaşıyorsun. Eğer sandığın gibi peygamber isen bunları yap ki sana inanalım.”

Peygamberimiz yine benzer bir cevap verdi: “Bunları yapacak ve bu şeyleri Rabbimden isteyecek değilim. Çünkü ben bunları yapmak için gönderilmedim. Allah, beni uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderdi. Kabul ederseniz dünya ve ahiret sizindir. Reddederseniz Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredeceğim.”

Müşrikler: “O halde, zannettiğin gibi Rabbin kadirse, bize gökten azap indirsin. Böyle yapıncaya kadar sana inanmayacağız. Bizi mazur gör, biz Rahman’a asla inanmayız. İki taraftan birimiz helak oluncaya kadar da yakanı bırakmayız. Biz de meleklere tapıyoruz. Onlar da Allah’ın kızlarıdır. Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe sana inanmayacağız.” (Rad/31. Ayet).

Bu iddia ve itirazlardan müşriklerin Allah ve Resulüne teslim olmamak için ne kadar imkânsızlık varsa, hepsini denediklerini anlıyoruz. (Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kuranı Kerimin Cevabı, 1998, Sayfa 62-63-64).

(Devam edecek…)

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …