Ramazan’ın 15. Günü dünyaya gelmesiyle şereflendiğimiz bugünün anısına Hz. Hasan Aleyhisselamın doğumundaki hikmetleri Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın şaheserinden aktararak imam Hasan’ın gönül dünyasından istifade etmeye çalışalım. İnşallah.
Hz. Hasan’ın doğumu ile alakalı Kuleyni, İmam Hasan’ın Hicret’in 2. yılında dünyaya geldiğini yazar. Hasan b. Ali, Hicret’ ten iki yıl sonra Bedir Savaşı’nın olduğu yılın Ramazan ayında doğdu. Bir rivayete göre de Hicret’ten üç yıl sonra doğmuştur.
Kırk dokuz yılının Safer ayının sonunda vefat etmiştir. Öldüğünde kırk yedi sene ve birkaç aydı ömrü…”
Hz. Cabir’in ifadesine göre, Hz. Fatıma, İmam Hasan’ını dünyaya getirdiğinde Hz. Peygamber onu beyaz bir beze sarmasını emretmişti. Fakat onu sarı bir beze sardılar. Hz. Fatıma:
“Ey Ali! Çocuğun adını koy'” dedi. Hz. Ali ise, “Onun adını koymakta
Resûlullah ‘ın önüne geçecek değilim!” dedi.
Hemen Peygamberimizin yanına geldi. Hz. Peygamber çocuğu kucağına alıp öptü. Mübarek dilini bebeğin ağzına koydu. Bebek, Resulullah’ın dilini emmeye başladı. Arkasından Hz. Ali ile Hz. Fâtımâ’ya, “Onu sarı renkli beze sarmamanızı emretmemiş miydim?” dedi. Ve beyaz renkli bir bez getirilmesini isteyerek bebeği ona sardı, sarı renkli bezi attı. Arkasından sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okudu. Sonra Hz. Ali’ye dönerek, “Adını ne koydun?” diye sordu.
İmam Ali, “Onun adını koymakta senin önüne geçmeyi düşünmedim” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Onun adını koymakta Ben de Rabbimin önüne geçmeyi düşünmüyorum” buyurdu.
Bu esnada yüce Allah, Cebrail aracılığıyla şu talimatı verdi:
“Muhammed’imin bir oğlu dünyaya geldi. Onun yanına in ve kendisine selam söyle. Benden ve kendinden yana kendisini tebrik et.
Ve O’na, Harun, Musa için ne idi ise, Ali de senin için odur. Bu yüzden yeni doğan çocuğa Harun’un oğlunun adını ver’ de.”
Bu talimatı alan Hz. Cebrail, Peygamberimizin yanına indi ve O’nu yüce Allah ve kendisi adına tebrik ettikten sonra şöyle dedi:
“Yüce Allah, Sana bu çocuğa Harun’un oğlunun adını koymanı emretti.”
Peygamberimiz, Harun’un oğlunun adı neydi, diye sordu Cebrail, “Onun adı Şubber’di” dedi.
Peygamberimiz, ama benim dilim Arapça ‘dır” dedi. Bunun üzerine Cebrail, “O halde ona Hasan adını ver” dedi.
Peygamberimiz de ona Hasan adını verdi.
Yine Hz. Câbir’ in verdiği bilgiye göre Peygamberimiz bu konuda şöyle demiştir:
“Hasan’a Hasan adı verildi. Çünkü gökler ve yerler Allah’ın ihsanıyla ayakta duruyor.”
Hz. Peygamber, İmam Hasan’ ın doğumunun yedinci gününde onun adına kendi eli ile akika kurbanı kesti. Keserken şöyle buyurdu: “Bunu Allah’ in adı ile Hasan için akika olarak veriyorum. Allah’ım, onu bu kurbanın kemiği ile kemiklendir. Eti ile etlendir. Kanı ile kanlandır. Saçı ile saçlandır. Allah’ım, onu Muhammed ve Ehl-i Beyt için koruyucu kıl”
Bu sözlerin arkasından kurbanın bir parçasını ebeye hediye etti.
Söylendiğine göre, verilen hediye kesilen koyunun budu idi. Sonra da bunun bir kısmını komşulara verdiler. Peygamberimiz, daha sonra İmam Hasan’ı tıraş etti. Kesilen saçlarını tarttı ve ağırlıkları kadar yaprak altını sadaka olarak dağıttı.”
Böylece O andan itibaren bebek için akika (kurban kesmek) ve saçının ağırlığınca sadaka vermek geleneği oluştu.
Hz. Peygamber ona cahiliye döneminde kullanılmayan Hasan adını verdi. Künyesini de Ebu Muhammed koydu. Bundan başka künyesi olmamıştır.” (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Hasan / Ağustos 2010 baskısı / Sayfa 5-8)
Allah, İmam Hasan aleyhisselamın şefaatini, talep edenlere nasip eylesin. Âmin.