Büyük kazanç sahipleri

Yüce Allah müminlerden canları ve malları karşılığında Cenneti satın alanların büyük kazançlar elde ettiklerini şu ayeti kerimede beyan etmiştir:

“Allah, müminlerden mallarını ve canlarını kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler (Bu) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da da Allah üzerine hak vaattir. Allah’tan daha çok sözünü yine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük bir kazançtır.” (Tevbe: 9/111).

Hz. Ali (a.s.) da bu konuda şöyle demiştir: “Eğer bir kişi yeryüzündeki servetin tamamını edinmişse ve bununla Allah’ın cemalini istiyorsa, o kişi zahittir. Eğer bir kişi dünyayı terk etmişse ve bununla Allah’ın rızasını kastetmiyorsa, o kişi zahid değildir.”

Velayetin şâhı ve ilim şehrinin kapısı İmam Ali’nin (a.s.) bir sohbetinden bahisle Nehcul Belağa da şu ifadeleri yazılıdır:

“Münezzeh olan Allah! Zikri kalplerin cilası kılmıştır. Ağır duyan kulaklar onunla (zikirle) duymuş, zayıf gören gözler onunla görmeye başlamış ve düşmanlıklar onunla sulha ve teslimiyete dönüşmüştür. Dünya yerine, zikri tercih eden bir zikir ehli vardır. Onları ne ticaret, ne de alış-veriş bundan alıkoyabilmiştir. Bu şekilde yaşamaya devam etmişlerdir.

Her zaman gâfillerin kulaklarına Allah’ın haramlarından kaçınmayı fısıldamışlardır. Adaletle emrettiklerinde kendileri de sarılmışlar; münkerden nehyettiklerinde kendileri de kaçınmışlardır.

Dünyada oldukları hâlde, sanki dünyayı âhirete taşımışlar ve öteki şeyleri görmüşler, sanki orada uzun süre kalan berzah ehlinin gaybî hâllerinden haberdâr olmuşlar.

Adeta Kiyamet, vaatlerini onlara gerçekleştirmiş, böylece dünya ehlinin gözünün önüne gerilen perde onlar için aralanmış da; onlar, insanların göremediklerini görüp, işitmediklerini işitmişlerdir.

Eğer onları, kendi aklınca, övülmüş makamlarında ve o değerli meclislerinde amel defterlerini yaymış, nefislerini hesaba çekmek amacıyla emrolunup da kusur ettikleri veya nehyolunup da haddi aştıkları bütün küçük-büyük işleri ortaya dökmüş, günahların ağırlıklarını sırtlarına yüklenmiş, ağırlıklarından bellerini doğrultamamış, ağlamaktan boğazı düğümlenmiş, pişmanlık ve itiraf içinde şiddetle ağlayıp feryat etmiş bir hâlde tasvir edecek olursan; hidayet sancakları ve karanlığı aydınlatan lambalar gibi olduklarını da görürsün.

Etraflarını melekler almış, üzerine bir sekine ve huzur inmiş, göklerin kapıları kendilerine açılmış, onlar için Allah’ın bildiği bir yerde keramet koltukları hazırlanmış, Rab’leri onların çalışmalarından memnun kalmış ve makamlarını övmüştür. Allah’a dua ederken, af ve bağış havasını solumuş, O’nun fazlına çok muhtaç ve azametine boyun eğen esirleri olmuşlardır. Uzun hüzünler kalplerini yaralamış, dinmeyen ağamalar gözlerini bozmuştur. Allah’a rağbetle açılan her kapıyı çalan bir elleri vardır. Onlar geniş (bağış) toprakları daralmayan, isteyenleri ümitsizlikle çevirmeyen kimseden isterler. O halde kendin için nefsini hesaba çek. Çünkü diğerlerinin senden başka hesap görücüleri vardır.”

(Prof. Dr. Haydar Baş, Kur’an ve Sünnet Işığında Büyük İslam İlmihali, Zekât, Sayfa 225- 227).

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …