Milletlerin tarihte kazandığı zaferleri unutmaması, gelecek nesillere o zaferleri şuurla, coşkuyla taşıması, o milletin dünya sahnesindeki konumunu daha güçlü kılacaktır.
Zaferler bakımından dünya tarihinde eşine rastlanmayan başarılara ulaşmış bir milletin evlatları olarak ne kadar övünsek azdır.
Özellikle Ağustos ayı sanki Yüce Allah’ın Türk milletine lütfettiği zaferlerle dolu bir ay niteliğini taşımaktadır.
Önce Malazgirt Meydan Muharebesinde Sultan Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında geçen büyük savaş sonucu Türklere Anadolu’nun kapıları açılmış oldu. Malazgirt Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1071 tarihinde Türk milletinin zaferi ile sonuçlandı.
Daha sonra da 19 Mayıs 1919 da başlayan Türk milletin yeniden kurtuluş mücadelesinin, 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle savunmadan taarruza kalkışı ile hızlanmış, yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkumandanlığında 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırılışı gerçekleşmiştir.
Çok kısa sürede düşman mevzileri ele geçirilmiş. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alınarak Yunan Başkomutanı Trikopis’in de aralarında bulunduğu sağ kalanların tamamı esir alınmışlardır. Bu savaş tarihimizde, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırılmıştır.
Büyük Taarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir’e kadar takip edilmiş, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiştir. İşte bir milletin yeniden kurtuluş mücadelesi bu kadar kısa bir süre içerisine sığdırılmış, birçok kahramanlıklara sahne olmuş, şehitler verilmiş ve ana hatlarıyla tarihe bu şekilde geçmiştir.
“30 Ağustos Zafer Bayramı” millet olarak bu zaferin anısına coşkuyla kutlanmaktadır.
Tarihte kazanılan zaferler sadece bir milletin övünç kaynağı olmakla kalmamalıdır. Bir yandan gerekli dersler çıkarılmalı, bir yandan da zafer en güzel coşkularla, şenliklerle kutlanmalı; gençliğin dimağına zafer coşkusu işlenmelidir.
Kazanılan zaferlerin gayesinin anlaşılması, korunabilmesi ve ileri ufuklara ulaşılmasında gaye edinilebilmesi konusunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemli bir uyarısı mevcuttur; “Hiç bir zafer gaye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan gayeyi elde etmek için gerekir en belli başlı vasıtadır. Gaye, fikirdir. Zafer, bir fikrin istihsaline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.” (Mustafa Kemal Atatürk/Ankara, 16 Eylül 1921)
Zaferi, ileri ufuklara ulaşmak için bir araç olarak ele alan Atamız, sürekli başarıdan başarıya koşmamızın gereğini çok güzel ifadelerle dile getirmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamız milli bayramların dini bayramlardan ayrı tutulmadan, gereken kıymetin verilmesini dile getirmekle kalmayıp meydanlarda, salonlarda halkımızla birlikte milli bayram kutlamalarına katılırdı.
Milli bayramlara verilmesi gereken önemi bayrak vurgusuyla da dile getirir; “Balkonlarınıza bayrak asın. Eğer siz bayramlarda balkonlarınıza bayrak asmaz iseniz yarın başka milletler, bayraklarını balkonlarınıza asarlar” uyarısından bulunurdu.
Bu kutlu zaferleri bizlere hediye eden ecdadımızı, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, bütün gazi ve şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.