İnsan için en büyük bahtiyarlık, ona verilen ömrü; Rabbinin rızası istikametinde tamamlayıp asıl yurduna göçmektir.
Asıl yurdumuz olan ahiretteki yerimizi, geçici dünya hayatında kazanmak zorunda olduğumuzu yüce yaratan Kur’an’ı Keriminde Necm suresinde 39-42 ayeti kerimelerinde şöyle haber verir:
“Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da ileride görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir. Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.”
Allah’u Telanın bu mesajını anlayabilen bahtiyar kulları, dünyanın yalan ve geçici bir yer olduğunu, ahiret yurdundaki yerini ancak burada kazanacağını bilir ve ona göre bir davranış sergiler.
Rabbimiz Rahman suresindeki 3. Ayeti kerimede önce dünyayı sonra da insanı yarattığını haber verir; “Allah’u Teâlâ gökleri, yerleri ve bu ikisi arasındakileri yarattıktan sonra insanı yarattı.”
Daha sonra da insanların imtihan edileceğini Mülk suresi 2. Ayeti kerimede “İnsanların hangilerinin daha güzel davranacağını sınamak için de ölümü ve hayatı yarattı.”
Bu uyarılar doğrultusunda hayat süren insan sayısı azda olsa vardır. Onlar için hayat çok da bir anlam ifade etmez. Yaptığı her işi kulluk çerçevesinde yaparlar.
Bu örnek insanlardan biri de Tuba Varlı kardeşimizdi. Geçtiğimiz gün genç yaşında çok sevdiği ve sürekli hazırlandığı ahiret yurduna göçtü.
Ömrünü Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın gösterdiği istikamette tüketti. Yakın bölgemiz olması hasebiyle Dörtyol ile ortaklaşa tertiplediğimiz her programda bölgeler arası ziyaretlerde ve hizmette Tuba mutlaka bulunurdu.
Tuba, amansız bir hastalığa daha küçük yaşlarda yakalanmış olmasına rağmen sağlığı yerinde olanlara taş çıkaracak bir çalışkanlıkla gece gündüz Allah için hizmeti kendine düstur edinmişti.
Hocamıza yakın olmak, daha yoğun bir hizmet yapabilmek için Trabzon’a taşınmış, sürekli yakın hizmetlerde bulunmuştur.
Kız evlatlarımızın katıldığı kamplarda Tuba onlara arkadaşlık yapmış, her birinin hayatında mutlaka dokunuşları olan mübarek bir insandı.
Hocamızın vefatından sonra hastalığı gittikçe artmış olmasına rağmen hizmetlerine devam etti. Gençliğin Av. Hüseyin Baş etrafında kenetlenerek hizmet yarışına devam etmesi için de elinden gelen gayreti esirgemedi.
Hastalığı daha da ilerleyince memleketine tedavi olmak üzere gelmişti. Tedavisi başarılı bir şekilde devam ediyordu. Hatta vefatından bir gün önce Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu hocamızın ailesiyle birlikte gittiği ziyaretinden olumlu haberlerle de almıştık. Ziyaretin ertesi günü de vefat haberi ulaştı.
Cenazesine memleketin her yöresinden dostlarının katılımıyla Hakka uğurlanan Tuba kızımız, gençlerimiz için rol model olabilecek bir hayat sürerek son nefesine kadar yoluna hizmet etti ve kuş oldu uçtu.
Tuba, kutlu yolun bayrak yarışçılarından biriydi. Elbette onun taşıdığı bayrak gençlerimiz tarafından taşınmaya devam edecektir.
İnanıyorum ki Tuba, üzerine düşeni yaptı. Rabbim onu merhamet kucağına alacak ve Hz. Fatıma anamızın da bulunduğu dostlar meclisine iletecektir.
Kişinin yaşadığı gibi öleceğinin, öldüğü hal üzere de dirilip haşrolacağına dair hadisi şerifler ve kelamı kibar bir sürü sözler ve uyarılar vardır. Bu müjdeye Tuba’da muhatap olacaktır inşallah…