Yerel seçimler yaklaştıkça, iktidar ve muhalefet partilerinin adayları birer birer açıklandıkça; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği güzel vatanımızda siyasetin yerlerde süründüğüne bir defa daha şahit olmaktayız.
İnsanın bir inancı, bir fikri, bir ideali, bir duruşu, geleceğe dair bir hayali olur. İnsanın yaşama gayesi de bu eksende şekillenir.
Yüce Allah’ın kendine muhatap kabul edip yarattığı insanoğlu yaşam tarzını, dostunu, düşmanını seçer, bir ölçü dahilinde yaşamaya çalışır. Bu konuda başarısı nispetinde gerek Allah gerek kul nazarında değer bulur.
Zaten yüce Allah, kullarını bu dünya sahnesinde imtihan için yarattığını; kimin güzel kimin kötü işler yapacağını tespit edeceğini hem bizatihi kendinin şahitlik edeceğini hem kulları hem melekleri şahit tutacağını haber vermiştir.
“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” (Mülk/2)
“Fakat Allah, sana indirdiğiyle şahitlik eder ki, O, bunu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şahittirler. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa/166)
Dünyada kötülükten korunup iyiliğe hizmet etmenin, doğru olan ölçülere uymanın, doğru kalmanın, ne kadar zor olduğunu ancak Peygamberler, kâmil insanlar ve hesap korkusu taşıyanlar anlamışlar.
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.), bir hadislerinde doğru olabilmenin ne kadar zor bir iş olduğuna dikkat çekmiştir: “Hud suresi Beni kocattı”
Peygamberimizin dikkat çekmek istediği Hud suresi 112. Ayettir. “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tevbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür”
İlahi mesajı anlamaktan gafil olanlar da bu dünyanın oyun ve oyuncaklığına aldanmış, dünyanın cilvesine kapılmış, çalmış-çırpmış, almış-satmış ama sonunda hesap vermek üzere Rabbinin huzuruna çıkmaktan kurtulamamıştır.
İnsanların yaşam tarzına, düşünce yapısına, insanca yaşayıp yaşayamamasına, direk etki eden siyaset sahnesi; eski siyasilerin söylem ve eylemeleriyle çok kirlenmiştir. Dün kara dediğine bugün ak diyenler; sözde dindar, sözde muhafazakâr, sözde Atatürkçü diye adı geçenler; ideal diye yılladır milletimize yutturdukları şeyleri inkâr etmektedirler. Bu sebeple iktidar uğruna, makam uğruna, “omurgasız bir siyaset” oluşmuştur.
En son meclis oylaması, mevcutların ne kadar omurgasız bir siyaset izlediğini anlamak için yeterlidir. İsveç’in NATO’ya alınmaması gerektiği konusunda mangalda kül bırakmayanlar, bugün sözlerini inkâr ettiler ve söylemlerinin tersi bir eylem ortaya koydular.
Bütün olumsuzluklara rağmen bugün milletimize “omurgasız siyasete” mahkûm olmadığını hatırlatan bir lider, bir kadro mevcuttur.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın özenle yetiştirdiği, Av. Hüseyin Baş ve lideri olduğu Bağımsız Türkiye Partisi, milletimize kapılarını sonuna kadar açmıştır. Bu seçimde size dayatılan “omurgasız siyasete” ders, BTP kadrolarına da bir şans verme zamanıdır.
Yazımızı BTP lideri Av. Hüseyin Baş’ın son Twettir mesajıyla bitirelim:
“Ey muhafazakârlar, Kur’an-ı Kerim yakılmasına müsaade eden İsveç’e evet dediniz.
Ey milliyetçiler, PKK’ya destek veren İsveç’e evet dediniz.
Ey Atatürkçüler, Türkiye Cumhuriyeti’ne aleni düşmanlık yapan İsveç’e evet dediniz.
Yazıklar olsun…”
Şimdi sıra sizde; siz de sandıkta bunlara ‘yazıklar olsun deyip’ “omurgasız siyaseti” saf dışı bırakınız.