Ülkemizde son yıllarda öyle bir rüzgâr estiriliyor ki; her sahada, (sözüm ona dindar) toplumda “yalan” hâkim mantık halini aldı. Bu mantık fertten topluma, adeta hücrelerimize işlenmiş bir vaziyettedir. İşlenen suçlar, toplumun yaşantısı, aileden devlete bütün kurumlardaki işleyiş tarzı; ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. İşin en garip tarafı da yanlışlar yumağı bu devranın dönüşünü, insanımız hipnoz olmuş bir şekilde seyrediyor.
Üstüne üstlük, herkes ciddi bir yalana teslim olmuşluk halini yaşıyor.
Fertten topluma beleş avukatlık yapan bir yapı oluştu. Cebinde parası olmayan fertten, siftahsız dükkân kapatan esnafa; esnaftan, fabrika sahibi büyük patronlara; medya sahibinden, yazan, çizen, düşünenine; milletin aslından, vekiline; gözüyle gördüklerini ifade etmekten kaçınıyorlar. Tabir yerinde ise kendi kendini kandıran bir millet olduk. Vatandaş aç, açlığını gizliyor. Esnaf, iflas etmiş gizliyor. Sanayici borç batağına batmış, ölümünü öteliyor. Tenhalarda konuşurken ağlıyor, toplum içinde işinin iyi olduğu yalanıyla hem başkasını, hem de kendini kandırıyor.
Bu yanlış gidiş, ne ferde, ne de topluma bir şey kazandırmayacaktır. Bu yaşananlar bana kanserli hastanın halini andırıyor. Gün gelecek ki; o günler de geldi. “Erken teşhis kanseri önler prensibi” gereği hastalığını gizlemese, tedaviye erken başlasa, şifa bulacakken; tedavisi imkânsız bir hale dönüşüyor.
Türk toplumunun genetiğini, inancını ve kültürünü bilen toplum mühendisleri; fertten topluma yanlış bir kaderci anlayış empoze ettiler. Umut tacirleri, inancında olmayan yanlış düşünceleri umut diye ona aşıladılar. Kendini kandırma fiili ile başlayan yalan, toplumun her şubesine yansıyınca, herkes koca bir yalana teslim oldu…
Cebinde parası olmayan fertten, siftahsız esnafa, bu koca yalanın füguranı oldu ve “yalan tiyatrosu” oynanmaya devam ediyor.
Borcu olmayan kimse kalmadı. Devletin her kurumu borç batağında çırpınıyor. İç ve dış borç ödenmez bir hal aldı. Bu borçlara dayanacak ne milletin, ne devletin takati kalmadı. Ama yalan düzeni devam ediyor.
Beyler, bayanlar, esnafım, sanayicim; milletimin vekilleri, bu yalana daha ne kadar devem edeceksiniz? Yazarlar, düşünürler, medya patronları, birilerinin yaz dediğini değil de gördüklerinizi ne zaman yazacaksınız? Öldüğünüzü daha ne kadar gizleyeceksiniz. Hâlbuki hepimizin birlikte seyahat ettiği vatan gemisi batarsa, siz de batacaksınız. Lüks kamaranızda olsanız bile aynı derin sularda birlikte boğulacağız.
Can bedenden çıkmadan, vatan gemisi batmadan, yalandan dönerseniz; sizi bu bataklıktan kurtaracak Prof. Dr. Haydar Baş’ın size uzattığı bir el var. “Milli Ekonomi Modeli” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” projeleri sizi yalandan kurtaracak, gerçekle buluşturacaktır. İnanın hem siz kazanacaksınız, hemde milletimiz kazanacak.
Uğur Kepekçi
30 Mart 2018