İlk insanla başlayan yaşamın temel gayesi, Allah’a inanmak ve bu çerçevede kulluktur. İnsanın bu gaye etrafında yaşamasını bir dava olarak kabul eden Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, bu süreci “İman ve İnsan” davası olarak adlandırmış, bu konuda makale ve kitaplar yazmıştır. İnsanın yaşam mücadelesindeki bütün kavgaların temelinde de “iman, küfür mücadelesinin” varlığını işaret etmiştir.
Bu konuda en meşhur makalesi İcmal Dergisinde seksenli yıllarda kaleme aldığı “Kavgaların Menşei” makalesidir. Makalesinde “savaşan silahlar da olsa esas savaş ve mücadele, inançların mücadelesidir” tespitine yer vermiştir. Yaşanan olaylar hangi devirde ya da kimler arasında olursa olsun, temelinde inançların mücadelesi vardır. Bu makalemizde, iman mücadelesine Ashab-ı Kehf örneğini vereceğiz.
Ashab-ı Kehf, Kuran’da cenabı Allah’ın bizlere geçmişte yaşanan iman mücadelesi hakkında haber verdiği ibretli bir hadisedir.
Tarsus’ta geçmiş devirlerde (Hz. İsa Peygamber ile Hz. Muhammed arasındaki zamanda) Dakyanus isminde zalim ve ilahlık iddiasında bulunan bir kral yaşardı. Sarayında bulunan vezirleri arasında Allah’a inanmış bir grup da genç vardı.
Kuranda bu kıssa şöylece dile getirilir:
“…O yiğitler ayağa kalkarak dediler ki: “Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O’ndan başkasına ilâh demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz. Şu bizim kavmimiz Allah’tan başka ilâhlar edindiler. Bu tanrılar konusunda açık bir delil getirseler ya, Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim kim olabilir” (Kehf Suresi/ 14-15)
Kral Dakyanus bu geçlerin yollarından vaz geçmeleri için çok gayret etti.Gençler asla mücadelelerinden taviz vermediler ve sürekli olarak yüce Allah’a sığındılar.Allah’ın onlara yol göstermesi sonucunda şehri terk edip bir mağaraya sığındılar. Sürekli duada bulundular.
“O gençler mağaraya sığınmışlar ve ‘ Rabbimiz! Bize katından rahmet gönder ve bize bu durumdan bir çıkış yolu göster’ demişler” (KehfSures/ 10)
Allah da onların duasını kabul etti. Onlara bir mağara ortamında yaklaşık 300 sene gibi bir uyku hali vererek onları hem kralın zulmünden, hem de çevre faktörünün etkilerinden korumuştur.
Hazret-i Mevlânâ, Ashabı Kehf diye adlandırılan bir avuç inanan topluluğun verdikleri iman mücadelesinin sonunda yüce Allah’ın rahmet ve yardımını şöyle izah ediyor:
“Gâfiller arasında bulunup onlardan kötü tesir almaktansa uyumak daha evlâdır. Cenâb-ı Hak, Ashâb-ı Kehf’i fâsıkların arasından ayırıp onların kalplerini gafletten korumuştur.”
Demekki her devirde, hangi şartta olursa olsun; “Hakla olup, haklı olup, haklılarla beraber olursak” yüce Allah her türlü sıkıntıdan mutlaka bir çıkış yolu yaratacaktır. Esas olan gerçekten iman etmek ve o yolda mücadele edebilmektir.
Uğur Kepekçi
5 Nisan 2018