Geçtiğimiz gece Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.a.) Efendimizin doğumu münasebetiyle Mevlit Kandili en coşkulu bir şekilde kutlandı. Peygamber sevdalıları O’na olan sevdalarını ve bağlılıklarını kendi nasiplerince yerine getirdiler.
Buna rağmen her dönemde Peygamber efendimize dil uzatanlar olduğu gibi bugün de hem Peygamberimiz hakkında hem de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında da ileri geri konuşurlar. Özellikle de Atamızın dini inancı ve duyguları hakkında asılsız iddialarda bulunurlar.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, Atatürk üzerinde oynanan bu kirli oyunu Hoş geldin Atatürk eseriyle bozmuş. O’nun Peygamber soyundan gelen anne ve baba tarafından Ehl-i Beyt’e dayandığını belgelerle ispat etmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Hoş geldin Atatürk eserindeki bir bölüm O’nun talimatlarıyla düzenlenen hutbelerdir. Hutbeler bile Atamızın ne kadar dindar olduğunu ispat etmeye yetmektedir.
Biz de Mevlit Kandili hakkında Atatürk’ün okuttuğu hutbeyi köşemize taşıyarak siz değerli okurlarımıza bilgi vermeyi düşündük. Hutbe metnine hiç dokunmadan sizlerle paylaşmaktaki muradımız Atamızın düşünce derinliğini birlikte tahlil etmek içindir.
MEVLİT KANDİLİ
“Âli İmrân 31: “(Resulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”
Ey cemaat-i Müslimin!
Bilmiş olun ki bu akşam Mevlid Kandili’dir. Yani Peygamber Efendimizin bin dört yüz sene evvel böyle bir Rebiülevvel ayının on ikinci gecesinde, sabaha karşı dünyaya gelmiştir.
O mübarek gecenin yıldönümü olduğu için her Rebiülevvel ayının on ikinci gecesini bütün Müslümanlar asla unutmazlar. Bu geceye çok hürmet ederler. Minarelerde kandiller yanar, herkes camilere dolar. Kalabalık cemaatlerle namazlar kılınır, mevlidler okunur.
Bu güzel âdet Peygamber Efendimize karşı gönüllerde muhabbet uyandırmak için pek uygun bir sebeptir. Daha doğrusu mü’minin ibadete sarılması için güzel bir fırsattır. Çünkü mü’minin imanı ancak Peygamberine muhabbet etmekle tamamlanır. Peygamberini sevmeyen kimsenin imanı iman değildir.
Ey cemaat-i Müslimin!
Peygamberinizi iyice bilmeye bakın. O, iki cihan güneşine karşı muhabbetinizi artırmaya gayret edin. Dinleyiniz de ben size Peygamberimizi anlatayım.
Peygamber Efendimiz kendisini gayet temiz tutar, her hususla temizliğe son derece dikkat ederlerdi. Asla perişan gezmezlerdi. Üst dudaklarının kırmızısı görünecek kadar bıyıklarını güzelce kesip saçlarını bazen tıraş ederlerdi. Bazen de kulaklarının yumuşağını geçecek kadar uzatırlardı. Lakin sakallarını bir tutamdan fazla uzatmazlardı.
Sadece bayağı zamanlarda değil, hatta savaşa gittikleri zamanlarda bile tarak, makas, misvak, ibrik gibi temizliğe ait şeyleri yanlarından ayırmazlardı. Saçlarını sakallarını daima temiz tutar, aynaya bakıp taranırlardı. Hiç güzel koku sürünmeseler bile mübarek terleri de misk gibi kokarlardı. Öyleyken yine daima güzel güzel kokular sürünürlerdi. Dünyada iken en çok sevdiklerinden biri de güzel koku olduğunu söylerlerdi.
Peygamber Efendimiz dünyada eşi bulunmaz bir insan güzeli idi. Allah O’nu övmüş de öyle yaratmıştı. Boy bos, endam hep yerinde idi. Hiçbir noksanı yoktu. (Devam edecek…)