Geliniz bu olayı sosyal açıdan ele alalım: İnsanoğlu bulunduğu çevreden en fazla etkilenen yaratıktır. Onun için yüce Peygamberimiz (s.a.a.), “Kişi arkadaşının dini üzeredir” buyurur.
Bir başka hadiste de Hz. Peygamberimiz (s.a.a.), “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5) buyuruyor.
Burada çevre ve etkilenme faktörüne dikkat çekilmiştir.
Öyleyse insanın güzel ahlak üzere yetişebilmesi için mutlaka güzel eğitim ve güzel çevreye ihtiyaç vardır. Böylece suça giden değil; sevgiye, güzelliklere giden yollar açılacak ve o yolla güzellikler elde edilecektir. Suç işleme oranı da ona göre azalacaktır.
Peki, “bu ortam sağlanabiliyor mu” derseniz, genel olarak asla bu ortam insanoğluna sağlanamamaktadır. Nerdeyse dış etkenlerin tamamı onu suça teşvik edercesine düzenlenmiş. İnsanları suça teşvik neredeyse ciddi sektörler halini almıştır.
Nasıl mı? Her birimizin evinde televizyon denen birer cihaz, ya da akıllı telefonlar var. Oradan tabir yerindeyse, 24 saat suça giden yoların eğitimi verilmektedir. Dizi filmlerine bir bakar mısınız? Elinde silah olmayan, yasak aşk ilişkileri bulunmayan, suç örgütleri bulunmayan, adam öldürülmeyen dizi var mı?
Dizilerde kanunun, hukukun yerine çetelerin hâkim olduğu ortamları sunuluyor. Bazı programlar ve dizi filmleriyle ahlak dışı ilişkiler meşru gibi gösteriliyor. Hem de bu diziler ya da programlar, izlenme rekorları kırıyor.
Böylece dizi yapan sektörler de para kazanmak adına bu işlere inanılmaz derecede paralar aktarıyor. Bu programlar ve dizilerle insanların fikirlerine inceden inceye kirli planlar ve düşünceler işleniyor. Bu sayede etrafımızı saran olumsuz bir çevre faktörü oluşuyor.
Sonra da bu toplumda suçlar neden çoğalıyor, diye şikâyet ediliyor. Şunu aklımızdan çıkarmamalıyız ki suça giden yollar açık kaldıkça, suç teşvik edildikçe; suçun önüne geçmenin imkânı yoktur.