Mevlid-i Nebi haftası hakkında

19 Kasım Pazartesi günü akşamı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın(s.a.a.) doğumu “mevlit kandili” milletimiz tarafından büyük bir coşkuyla kutlandı. Bu hafta da Mevlid-i Nebi haftası ilan edildi

Enbiya suresi 107. ayette yüce Rabbimizin “(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” Diye işaret edilmesine rağmen, herkes bu rahmetten niyeti ve nasibi oranınca istifade edecektir.

Muhammedin (s.a.a.) hidayet güneşinden istifade edemeyenler, tarihin derin çukurluğunda kaybolur giderler. Rabbim bizleri bu akıbetten muhafaza eylesin.

Gelelim Mevlid-i Nebi haftasına…

Bu etkinlik çerçevesinde çeşitli platformlarda peygamberimiz anlatılacak.

Korkarım ki yine herkes kendi kabının aldığı oranda okyanusu tarif etmeye kalkacak.

Korkarım ki Peygamberimizi cübbe sarık gibi kıyafetler arasına sıkıştırmaya kalkacak.

Korkarım ki Ehl-i beyt anlayışıyla değil de mezhep çizgisine hapsedip kendi idrakine sığdırmaya kalkışacak.

Korkarım ki gerçek Muhammed’i değil de hayallerinde icat ettikleri sanal bir peygamberi anlatacaklar.

Bu gibi yanlışlara düşmemek için bakınız mevlit kandili kutlama mesajında “Örneğimiz Hz. Muhammed Mustafa’dır” (s.a.v.) diyerek,  Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız bizi nasıl ikaz ediyor:

“Hz. Peygamber, Allah’ın ayetlerini okuyan, kötülüklerden arındıran ve hikmeti talim eden olarak vasfediliyor. Demek ki O olmadan bunların yapılabilmesine imkân bulunmamaktadır. İman, insanı insan eden cevherdir.

İnsan, görmediği, işitmediği ve hissetmediği bir âlemin varlığına inanmakla mükelleftir.

Yani iman görülmeyen bir şeyedir. Eğer görerek inanmış olsa idik, bunun matematik formülünden farkı kalmazdı.

Akıl yolu ile Allah’ın bilinmesine imkân yoktur ve Cenab-ı Hakk’ın (c.c.) bilinmesi Sünnetullah gereği kalp yolu ile olur.

İbadetlerin neticesinde tecelliler ile O’nu tanıma imkânı buluruz.

Bakınız, Allah’ın Sevgilisine sahabe soruyor: “Ya Resulüllah, namazı nasıl kılacağız. Emredildi ama nasıl kılalım?”

“Anladığınız gibi’ demiyor.

“Kuran’ı açın okuyun anladığınız gibi kılın” demiyor.

“Benden nasıl görüyorsanız öyle kılın” buyuruyor.

İslam’ı, “Hz. Peygamber modeline” göre anlamaya mecburuz. Ancak bu sayede Hakk’ın muradına göre yaşayabiliriz.

İnsanların kanaatkâr olması lazım diyoruz. Acaba Peygamberin kanaati nasıldı?

Peygamber Efendimiz hanımlarını sevdi. Ama nasıl sevdi?

İnsanları sevdi. Nasıl sevdi?

Mesela hanımına, ashabına gönül koydu. Buna biz, halkın arasında “darılmak” diyoruz. Bunun tarzı nasıldı?

Huy dediğimiz bu hallerin yaşanmasında ölçü, Muhammed Mustafa (s.a.v.) olmak zorundadır.

Hepimizin gayesi O’na benzemek olmalıdır. Ahlak bakımından, huy bakımından? Sünnet işte bu örnek hayatın huy olarak bize transfer olmasıdır. Yani Hz. Peygamberin ahlakına bürünmektir. Hz. Peygamberde bulunan o güzel ahlak-ı hamidenin bizim iç tabiatımızda hâkim olmasıdır. Sünnetin asıl manası budur.

Bu açıdan bakıldığında Sünnet-i Seniyye, bir ahlak tarzıdır.

İnsanı Allah’a kul edecek bu örnekler Resulüllah’ın rıhletinden sonra Ehl-i Beyt’im dediği Hz. Fatıma’da, Hz. Ali’de, Hz. Hasan’da ve Hz. Hüseyin’de toplanmıştır. Bu vazifeyi onlardan sonra da Ehl-i Beyt soyundan gelen imamlar üstlenmişlerdir.

Günümüzde de aynı cevherden beslenen maneviyat erbabı Allah dostları vazifeyi devam ettirir.

Günümüzde hayatından bezmiş, cinnet geçiren, mutsuz bireylerden şikâyet ediyorsak bunun nedeni, Allah’ın (c.c.) muradı olan “örnek insanların” unutulduğu bir hayatı sürdürmedeki ısrardır.”

İnşallah millet olarak bu kutlu doğumla ve Mevlid-i Nebi haftası vesilesiyle gerçeğe kavuşuruz.

Uğur Kepekçi

24 Kasım 2018

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …