BTP Gençlik Kampı analizi -3-

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın öncelikle ideal Türk genci “fundamentalist olmayacak dindar olacak” fikrini anlamaya çalışalım:

Fundamentalizm: “Dini inanış içerisinde, sosyal hayat şeklinden düşünce şekline varıncaya kadar ilk çağlarda yaşanan din anlayışını esas kabul eden, kendinden başka hiçbir fikri kabul etmeyen, dinle siyaseti iç içe gören, fikrini başkalarına bu şartlarda kabul ettirmek isteyen”, görüş anlamında kullanılan yabancı kökenli bir anlayıştır.

Bu görüş sahipleri dini şekilsel objelerle, kıyafet ve tavırlarla yaşamayı kabul edip, başkalarının kendilerine bakışlarını dikkate almazlar. Yaşadıkları çağın gereği olan yaşamsal özelliklerden, teknolojik gelişmelerden dahi uzak durarak sözde dindarlık iddiasında bulunurlar.

İslam dinini kabul ettiği halde, fundamentalist anlayış sahipleri, Peygamberimizin; “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyruğunu gözden kaçırıp şekilsel özelliklere takılırlar. Sakal, sarık, cübbe, takke, tespih vs. gibi şekilsel objelerle dikkat çekerler.

Hâlbuki İslam’da haram-helal çerçevesi içerisinde kalmak şartıyla, giyim-kuşam, alışveriş, davranış ve yaşayış şekillerinde; yaşanılan bölge, belde ve kültürel farklılıklara açık bir anlayış vardır. Bunun aksini düşünmek zaten akılla bağdaşmaz.

Soğuk bir beldede yaşayan birinin Onun kıyafet, sosyal yaşamını, beslenme kültürünü ve renklerini taklit etmek gibi bir düşüncesi olamaz.

Öyleyse İslam’ın fundamentalist dünya görüşüyle alakası yoktur. Müslümanlık, akla ve mantığa uygun; tevhit inancını esas alan, adalet, ahlak ve kültür birliğini, tamamen güzel ahlaklı bir hayatı savunan anlayışa sahiptir.

Bunu güzel bir lisanla Yunus Emre şöyle tarif eder: “Dervişlik hırka ile taç değildir, gönlünü derviş eden bunlara muhtaç değildir” (Dervişlikten kasıt, Allaha güzel bir kul olmaktır.)

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın şimdi de ideal Türk genci “ırkçı değil milliyetçi olacak” fikrini anlamaya çalışalım:

İnsanın yaratılıştan gelen hiçbir özelliğiyle başkalarına üstünlük iddiasında bulunmasının dayanağı yoktur.

Çünkü dünyaya gelen bir kişinin anne babasını, cinsiyetini, vücut yapısını, kan grubunu, göz rengini, boyunu, tenini, ırkını, bölge ve beldesini seçme şansı yoktur. Bu sebeple de kendinde bulunup başkasında bulunmayan hiçbir özellik onun gurur kaynağı da olmamalıdır.

Cahil toplumlarda gelişen hastalıklı bir fikir olarak bazı ırklar kendi ırklarını diğer ırklardan üstün görmüşler. Irklar arasında çeşitli aşağılamalar ve çatışmalar meydana gelmiştir.

Cahiliye adetleri olsa bile hala dünyada her toplumda bu hastalıklı görüşün temsilcileri var olup kendi ırkını başkalarına üstünlük olarak görebilmektedir.

İslam bu görüşü temelden reddeder. Üstünlüğün takvada olduğunu emreder. Hucurat suresi 13. ayet-i kerimede yüce Allah; “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.”

Peygamberimiz (s.a.a.) de Veda Hutbesinde ırkçılığın reddi konusunda son noktayı koymuştur:

“Ey insanlar! İyi biliniz ki muhakkak Rabbiniz birdir ve babanız da birdir. Bakınız, iyi kulak veriniz ne Arap’ın Acem’e ne Acem’in Arap’a ne beyazın siyaha ne de siyahın beyaza herhangi bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır.”

(Devam edecek…)

Önerilen Makale

Kabir ziyareti ve kabirde Kur’an okumak -2-

Kabir ziyaretleri ve kabirde Kur’an okunmasını yasaklamaya çalışanların zararlarını Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın bir televizyon …