İbadetlere değer katan ilimdir

İbadetle ilim birbirinden ayrılmayan etle kemik gibi birbirini tamamlayan unsurdur. Aslolan ibadettir ancak onu öğrenmek ilimdir. İlmin talep edilmesi bile başlı başına ibadettir.

İmam Bakır (a.s.) bu konuda çok önemli tespitlerde bulunmuştur: “İlim öğrenin; zira ilim öğrenmek iyiliktir. İlim talep etmek ise ibadettir.”

İlmi ve hayır amelleri öğretmekle ilgili İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim insanlara bir hidayet yolu öğretirse, onunla amel edenlerin sevabı miktarınca ona sevap yazılır ve onların sevabında da bir şey eksilmez. Kim bir sapıklık yolu öğretirse, o sapıklıkla amel edenlerin tümünün günahı kadar günahı olur ve onların günahından da bir şey eksilmez.”

Sa’d, Ebu Câfer’den (a.s.) naklediyor: “Vallahi, hakiki bir âlimin ölümü, şeytan için yetmiş âbidin ölümünden daha sevindiricidir.” (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Muhammed Bakır (a.s.) / sayfa 491-492)

Bu sebeple bu söz hakkında bir başka hadis de şöyle rivayet edilir: “Alimin ölümü alemin ölümü gibidir”

Bir başka hadisi şerifte, “Bir kabilenin ölümü, bir âlimin ölümünden ehvendir” buyurmuşlardır. (Taberânî / (Ebu Derdâ’dan)

Ebü’d-Derda’dan rivayet edilen bir hadiste Resülullah (s.a.v.) âlimleri şu şekilde övmüş ve müjdelemiştir: “Her kim bu ilim yoluna girer ve ondan bir ilim talep ederse; Allah onu Cennet yollarından bir yola koyar ve ilim isteyene melekler kanatlarını gererler. Bunu o âlimin uğraşısından hoşlandıkları için yaparlar. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmadılar. Onlar yalnız ilmi miras bıraktılar. Şu hâlde onu alan çok büyük bir nasip almış olur.” (Buhârî, İlim, 10)

İlimle uğraşmanın fazileti hadisi şerifte şöylece bildirilmiştir: “İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır” (Kütüb-i Sitte/4080).

İlim, tabi ki kendine has sorumlulukları da beraberinde getirmektedir. Peygamberimiz (s.a.a); “Kim, bir ilimden sorulur, o da bunu (gizleyip) söylemezse (Kıyamet günü) ateşten bir gem ile gemlenir” (Kütüb-i Sitte/4088) buyurmakla ilim sahiplerini ikaz etmiştir.

İlimin tebliğ edilmesinin Resülullah (s.a.a.) tarafından tavsiyesi de şöyle olmuştur; “Allah benim sözümü işitip belleyen, sonra da onu benden (başkasına) ulaştıran kimsenin yüzünü kıyamet günü ağartsın. Zira nice ilim taşıyıcılar vardır ki, âlim değildir. Nice ilim taşıyıcıları ilmi, kendinden daha âlim olana taşırlar”(Kütüb-i Sitte/6018).

İlim talep etmenin, kişinin günahlarına kefaret olacağı da şöylece haber verilmiştir: “Kim ilim talep ederse, bu işi, geçmişteki günahlarına kefaret olur” (Kütüb-i Sitte/4081).

İlim sahipleri ilimlerini başkalarına aktarırken gayet itinalı davranmalıdırlar. Bazıları vardır ki başkalarına daha bilgili görünmek adına konuşur da konuşur ama dinleyenler ondan istifade etmek şöyle dursun; kafaları daha da karışır. Hâlbuki ilim sahibi bulunduğu ortamdakilerin istifadesi için mutlaka onların seviyesine ve idrakine uygun konuşmalıdır.

Peygamberimiz elde edilen ilimin başkasına öğretilirken dikkat edilmesi gereken hassasiyeti de şöyle dile getirmiştir: “Sen bir cemaate akıllarının almayacağı bir şey söylersen mutlaka bu, bir kısmına fitne olur” (Kütüb-i Sitte/4095).

Samimi bir niyetle Allah rızası için ilim öğretmek, ilim öğrenmek, ilmi dinlemek, ilmi sevmek hayırlı işlerdir.

Bunun dışında kalmak helak sebebidir. İşte bu konuda bizleri uyaran hadisi şerif: “Ya öğreten ya öğrenen ya dinleyen ya da ilmi seven ol. Sakın beşincisi olma (bunların dışında olmak) helâk olursun” (Taberani)

Rabbim cümlemizi ibadetlerimize değer katacak olan ilmi elde edip yaşayan, hayatına değer katan kullarından eylesin. Âmin…

Önerilen Makale

Vatandaşın derdi geçimdir

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Sözcü TV’de 6 Eylül 2025 Cumartesi günü …