VEDA HUTBESİ’NDE İNSAN HAKLARI / İCMAL DERGİSİ MART 2019

 

  1. Dünya Savaşından sonra devletler; fertlerin hakları ve özgürlüklerinin güvence altına alınması için kendi aralarında bir anlaşma sağladılar.

Oluşturulan insan hakları komisyonu tarafından, Haziran 1948 de İnsan Hakları adı altında bir bildiri hazırlandı. 10 Aralık 1948 de Paris’te düzenlenen genel kurul oturumunda, İnsan Hakları bildirisi kabul edildi. Böylece 10 Aralık “Dünya İnsan Hakları Günü” olarak kabul edildi.

Dünyada kutlanan en talihsiz gün, İnsan Hakları Günü olsa gerektir. Çünkü 1948 den önce de sonra da insan haklarına gereken önem verilmemiştir.

Dünyanın hemen her yerinde insanın hakları gasp edile edile; hak diye bir kavram kalmamıştır.

Gerçek insan hakları Allah’ın kitabı Kur’an’daki emirler; Peygamberimizin ve O’nun Ehl-i Beyt’inin söz ve fillerine yansıyanlardır. Bu esaslara uyulduğu oranda insan özgür olmuş, hak elde etmiş; mutlu bir hayat sürmüştür.

Çünkü insanı yaratan yüce Allah, kuluna hakkını yaratılıştan vermiştir. Her yaratılan insan doğuştan; can, mal ve namus emniyetine haiz olmuş ve korunmuştur. Veda Hutbesinde Peygamberimiz (9 Zilzicce 632 yılında) şöyle belirtiyor:

“İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur…”

İlahi emirler dışında yaşamayı tercih eden insanlar; kendi milletine, kendi ırkına, kendi dinine mensup kişilere; ya da kendi kardeşlerine, annesine, babasına, eşine, evladına dahi hayat hakkı tanımamak için her türlü fenalığı yapmaktadır.

En yakınımızdan en uzağımıza, yaşanan olaylara bir baktığımızda; fert bazında, toplum bazında insanlar, insanca yaşamaktan bile mahrum bırakılmıştır.

Dünya, bir avuç mutlu azınlığa yaşanacak mekân; diğerlerine zindan hükmünde bir mekân halini almıştır.

Sokaklar işsiz, aç ve yoksul insanlarla dolmuşsa; dünyanın her yeri, zalimlerin insan kanı emdiği; yaktığı, yıktığı yerler olmuşsa; insan haklarından bahsetmek olsa olsa insanla alay etmektir.

Gerçek İnsan haklarını elde etmek isteyenlerin yapacağı iş; önce yaratılış maksadını anlayarak ve hayatına tatbik ederek “insan” olmaktır. Bu İnsanların oluşturduğu toplumda da insan hakları kendiliğinden elde edilmiş olacaktır.

Veda Hutbesi’nde İnsan Hakları

Yüce Allah bizleri yaratılıştan itibaren hak sahibi kılmıştır. Ancak insanlar kendi elleriyle birbirinin haklarını gasp ederek, hayatlarını kendi elleriyle birbirine zindan etmiştir.

İnsanlar hak ve hakikatten saptıkça, Allah’u teala; kitap ve peygamberlerle, doğru ölçüleri insanlara tekrar tekrar hatırlatarak, emretmiştir.  Ancak her defasında insan, imtihan sırrı gereği kendi iradesine bırakılınca; nefsine uymayı, tekrar sapmayı, yoldan çıkmayı tercih etmiştir.

Haklar ve özgürlüklerin 10 Aralık 1948 yılında “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesiyle” teminat altına alındığı iddia edilse de bu asla doğru bir ifade değildir.

İnsan haklarının teminat altına alınması, insanın yatılışıyla ve ilk insan Hz. Adem’le birlikte başlar. Çünkü yüce Allah, ilk insanı peygamber olarak yaratmakla; insanlara hak, adalet ve doğru yaşamanın adresini ve yol haritasını da peygamber vasıtasıyla göndermiştir.

Yüce Allah tarafından, son kitap Kuran ve son peygamber Hz. Muhammed’le birlikte kıyamete kadar geçerli olacak temel ölçüler son defa insanlara hatırlatılmıştır.

Madem konu insan haklarından açılmıştır. Madem dünyada insan hakları savunucuları istenilen amaca ulaşamıyor. Madem insanlar haklarını elde edemiyor. Madem insanlar başkasının haklarını gasp ediyor. O zaman bize düşen görev; bu konuda ortaya konan gerçek bilgi ve çözümleri araştırarak, öğrenerek,  yaşayarak, paylaşmaktır.

İslam’ın insan haklarına ne kadar önem verdiğini anlamak için elbette temel kavramlara ve temel eserlere ihtiyaç vardır. Bu konuda elimizde çok kıymetli bir eser vardır. Bu eser, Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Veda Hutbesi’nde İnsan Hakları” adlı eseridir.

Eserde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile Veda Hutbesi’nde yer alan insan hakları; ilmi delillerle ve anlaşılır dille izah edilmiş, okuyucunun istifadesine sunulmuştur. Bu eser aynı zamanda Prof. Dr. Haydar Baş’ın doktora tezidir. Siz değerli dostlarıma bu eseri temin edip mutlaka okumanızı, istifade etmenizi tavsiye derim.

Amacımız, Peygamberimizin kıyamete kadar çağlara ışık tutacak; Veda Hutbesi üzerinde durarak, bazı şeylere dikkat çekerek, düşünce ve gönül ufkunuzda bazı izler oluşturarak; deryadan bir damla hükmünde nasiplenmektir.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın fikir ve gönül dünyasından satırlara yansıyan; bu eşsiz eserinden bazı alıntılar yapmaya çalışalım.

Veda Hutbesinin hatırlattıkları

Hak ve adaletle, huzur içinde bir hayat sürmek, elbette herkesin en doğal hakkıdır. Ancak, bu Hakkın da bir ölçüsü olmalıdır. Ölçüsüz bir hak elde etme yoluna başvurulduğu taktirde;  başkalarının haklarının gasp edilmesi söz konusu olabilir.

Dünyada yaşanan olaylar gösteriyor ki hak aramanın yeri meydanlar, ya da kavga gürültü etrafa zarar vererek bir şeyler anlatmaya çalışmak değildir.

Hakkı yanlış yerde ve yanlış yolda arayanların birbirlerine verdikleri, ferdi ve toplumsal zararlar meydandadır.

İnsanlık kendi hesabına hak ve adalete kavuşmak ve toplum olarak huzurlu bir hayat yaşamak istiyorsa; hak ve adalet kavramını iyi öğrenerek, doğru yerde arayarak, doğru şekilde yaşayarak hayatına tatbik etmelidir.

İnsanlığın aradığı haklar, asırlar önce Veda Hutbesi’nde teminat altına alınmıştır. Prof. Dr. Haydar Baş “Veda Hutbesi’nde İnsan Hakları” eserinde “Veda Hutbesi’nin hatırlattıkları” başlığı altında şu tespitleri yapıyor:

“Veda Hutbesi diye anılan bu tarihi hitabe Yüce İslam’ın cihanşumul mesajını özetliyordu.

Bu insanlık için kıyamete kadar baki kalacak en anlamlı mesajdı. Bu mesaj insanları ebediyen medeni kılacak bir hayat programını ifade ediyordu.

Bu program, fert ve toplumun saadetini temine yönelikti. Kendisini medeni sayan batı dünyası o zaman henüz ortaçağ zihniyetini taşıyor kilise ve derebeylik rejimini yaşıyordu.

Asırlar önce Resuli Ekrem (sav) irad buyurmuş oldukları bu hitabeleriyle yalnız yedici asır Müslümanlarına değil İslam’ın kudretiyle bütün insanlara hitap ediyordu.

Veda Hutbesi insanlık için bir kurtuluş reçetesi olmakla birlikte aynı zamanda huzurlu bir hayat ortamının projesini ortaya koymaktadır. Bu hutbe, insan hak ve hürriyetlerini de en kâmil anlamda hakkaniyet ve adalet ölçüleri içinde teminat altına almaktadır.  Dün olduğu gibi bugün de hak hürriyet ve huzur arayan insanlık için Veda Hutbesi en anlamlı belgedir.” (Veda Hutbesi’nde İnsan Hakları / Prof. Dr. Haydar Baş / sayfa 12)

Örnek insan ve davası başlığı altında da haktan önce hakkı verecek ve koruyacak insanın vasıflarından bahseder.

“İyi tetkik ve tahkikle bakıldığında, İslam’ın cihanşümul mesajını özetleyen Veda Hutbesi’nin başlıca iki şeyi anlattığı görülecektir: olgun vasıflı, mükellef ve mükemmel insan tipi ve bu örnek insanın üsleneceği misyon, ortaya koyacağı eser, vereceği mesaj…

Veda Hutbesi’nin mesajı bu noktada bize iki şey öğretiyor:

  1. Haktan önce hakkı verecek ve koruyacak insanın vasıflarının ve kemalinin önemli olduğu.
  2. O insanın hangi hakkı koruyup üstün tutacağı, hangi ölçüyü muhkem tutup muhafaza edeceği.

İşte Veda Hutbesi’ni eşsiz kılan, genelde bu temel hususlardır. Vasıflı insanın olmadığı farzedildiğinde; haktan, hürriyetten bahsetmek beyhudedir. Günümüz dünyasında bu acı gerçek yaşanmaktadır.

Günümüzde uluslararası gündemin ana maddesini insan hak ve hürriyetleri teşkil ettiği halde en fazla ihlal edilen de bu haklar ve hürriyetlerdir. Günümüz dünyasında haksızlık, çifte standart gibi davranışlar ve her türlü zulüm ayyuka çıkmıştır. Bu karanlık ortamda, bu vahim gidişe dur diyecek ciddi bir kurtuluşun sesi de duyulmamaktadır. Hak, hürriyet, medeniyet naraları arasında insanlık ciddi bir kâbusa sürüklenmiştir.” ( Prof. Dr. Haydar Baş / Veda Hutbesi’nde İnsan Hakları/ sayfa 14-15)

Uğur Kepekçi

İCMAL DERGİSİ / MART 2019

 

 

 

 

 

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …