Bir önceki “Kerbela anlaşılmalıdır” başlıklı makalemizde Kerbela hadisesinin sıradan bir olay olmadığını, yaşanan facia ve katliamın bütün boyutlarıyla ele alınması gerektiğini ifade etmeğe çalıştık.
Tedavi için teşhis gerekmektedir. Hastalığı ve yarayı görmezden gelmenin tedaviye hiçbir faydası yoktur. Kerbela bir yara ise ki öyledir; mutlaka teşhis edilmeli, anlaşılmalıdır.
Akıl ve vicdan fukarası bazı kimseler, bugüne sıradan bir olay gibi bakıp bu konuların konuşulmasının; bu günün yasının tutulmasının maksat ve önemini anlamaktan yoksundurlar.
Ehl-i Beyt sevdalıları da Kerbela ve şehitlerini gözleri ve gönülleri kan ağlayarak matemle anmaktadırlar. Selam olsun Ehl-i Beyt sevdalılarına, selam olsun Kerbela şehitlerinin şahı İmam Hüseyin(a.s.) ve yanındakilere…
Muharrem ayı ile birlikte Müslümanların sinesine ok gibi saplanan; haberdar olanların gönlünü pare pare eden Kerbela olayları, özellikle de Hz. Hüseyin (a.s.)’ın yaşadığı zulüm, kıyamete kadar unutulacak cinsten değildir. Ve hem de unutulmamalıdır.
Çünkü Kerbela insanlığın sınavıdır, sınav unutulmamalı; sınavdan gereken dersler çıkarılmalıdır. Eğer Kerbela unutulursa, her yer Kerbela olur. Kerbelalarda nice canlar yok olur.
Kerbela’dan çok Hz. Hüseynin izi yok olur. O zaman da bize emanet olarak bırakılan Ehl-i Beyt ve O’nun kutlu yolu yok olur ki; neticede insanlık mahvolur.
Müslümanlar, gereken bilgiye erişemediği takdirde; lanet okuması gerekenlere rahmet okuma gafletine düşer ki bu da Müslüman’ın izzet ve şerefine zarar verir.
Hadisi Kutside beyan edilen “Allah için sevmek; Allah için buğz etmek ölçüsü” uygulama alanına dökülmediği takdirde ortada ölçü diye bir şey kalmaz, kaybeden de yine insanlık olur.
Kerbela’daki mücadele ve İmam Hüseynin(a.s.) duruşu; imanın tecellisidir. O sıradan bir hilafet kavgası, makam mevki, köşk saray kavgası değildir. İslam’ın, Ehl-i Beyt yolunun, olmak ya da olmamak mücadelesidir…
İslam inancının bid’at ve delalete sapmışların elinden kurtarılması ve dirilişi davasıdır. Hz. Hüseyin(a.s.) Hz. Muhammed’in (s.a.a.) yolunun devamı, sünnetlerinin ihyası için bu yola baş koymuştur. Bizlere düşen görev Ehl-i Beyt’i, Kebela’da ortaya konan mücadeleyi ve Hz. Hüseyin (a.s.)’ın duruşunu anlamaya çalışmak olmalıdır.
Ehl-i Beyt’in önemini ısrarla gündemine getirerek Müslümanlar arasındaki ayrılık sebeplerini, ölçü sapmalarını ortadan kaldırmak; gerçeklerin meydana çıkması için gereken gayreti ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş Ehl-i Beyt külliyatını yazarak karanlıkta kalanlara ışık olmuştur.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu bu eşsiz hizmetleri anlamak ve her yerin Kerbela olmaktan kurtulmasını isteyenler; Kerbelayı unutmamalıdır. Yoksa da her yer Kerbela olmaya devam edecektir.
Uğur Kepekçi
9 Eylül 2019