Kimlerle uzlaşmalıyız?

Dünyada cereyan eden olayların temelinde, inançların kavgasının olduğunu, Prof. Dr. Haydar Baş yıllar önce beyan etmişti. Meselenin bu boyutunu kaybeden milletler ve devletlerin sonları hiçbir zaman hayırlı bir şekilde neticelenmemiştir.

Bu tespiti, 1980’li senelerde yayın hayatına başlayan İcmal Dergisinde başyazar olarak yazıları yayınlanan Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Kavgaların Menşei” adlı bir makalesini okumuştum.

Makalede “Dünyadaki bütün kavgaların, savaşların temelinde inançların yattığını, kullanılan silahların ve metotların ancak bir sözcü hükmünde olduğunu” dile getiriyordu…

Gerek içerde, gerek dışarda; millet olarak yaşadığımız iç ve dış gelişmelerin temelinde, aynı şeyi görememek, en az gafletten başka bir şeyle izah edilemez.

Tarihte onlarca devlet kuran Türk milleti, devletlerini ve kudretlerini kaybettiklerinde; yaptığı yanlış uzlaşmalar yatmaktadır…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti de aynı tehlikeyle karşı karşıyadır. Siyasilerimiz, omurgasız bir devlet politikasıyla hareket etmekte, kötülerle uzlaşmalar sağlamaktadır.

Buna yeni literatürde “müttefik” diyorlar(!)

Bakınız tarihimize, her zaman seçtiğimiz yanlış müttefiklerden zarar görmüşüz; hala aklımızı başımıza aldığımızı söyleyemeyiz.

Bu gerçeği görmek için uzak tarihe bakmaya gerek yok. Önce Merhum Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını, mücadele ve fikirlerini inceleyin. Sonra da Atatürk’ten sonraki dönemi inceleyin yeter…

Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı boyunca mücadele verip topraklarımızı işgalden kurtardığı, işgalci hemen her milletle ve devletle şimdiki idarecilerin en samimi müttefik olduğunu görüyoruz…

Bu nasıl iştir anlayan beri gelsin?

Değerli okurlarım, aklı olan hiçbir fert ya da milletler, kendine zarar verebilecek hiçbir fert ya da devletle uzlaşamaz. Yani dost olamaz. Kötünün karakterinde, satmak vardır, kalleşlik vardır, önce kendisinin menfaati vardır.

Biz kimseyle savaşalım, düşman olalım demiyoruz…

Menfaatimizin gereği ilişkileri kurmakta; plan-proje sahibi, kuralları koymaya muktedir olan taraf olduğumuz taktirde, anlaşmalar ya da davranışlar sergilenir.

Gazi Mustafa Kemal’den sonra bu yapıyı hiçbir zaman kuramadık. Her zaman, kuralları başkalarının koyduğu, hem de kötülerin, düşmanların; üzerimizde hesapları olanların planlarında rol aldık.

Her ne kadar adına “kazan kazan” diyorsa da bizi idare edenler. Ortadaki gerçek; “kaybet kaybet” üzerine süre geliyor.

Bugün Suriye’de olanları, Ortadoğu’da olanları, Libya’da olacakları(!) bu açıdan ele alınca; ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

Ya Rabbi bizi idare edenlere ve halkımıza; doğrularla uzlaşacak akıl ve fikirler ihsan eyle… Âmin

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …