Koronavirüs dünyanın başına musibet olarak geldiği konusunda kimsenin tereddüt etmemesi gerekir.
İster komplo teorisi üretin ister kehanet gösterin ister adına mucize deyin. Neticede içerden dışardan, hayvandan insandan, laboratuvardan, yerden gökten nereden gelirse gelsin. Gelişen her şey Allah’ın iradesi altındadır.
Allah’ın iradesi dışında bir fiilin yaratılması, gerçekleşmesi elbette imkansızdır. Bunu peşinen kabullenip Allah’ın kaza ve kader çizgisinin dışına çıkamayacağımıza inanmalıyız.
Yüce Allah Kuran’da Yasin Suresinde açıkça beyan eder:
“Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır/Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı “Ol” demekten ibarettir. Hemen oluverir/Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O’na döneceksiniz.” (Yasin Suresi / Ayet 81-83)
Bu çerçevenin içinde ilahi kaderi göz ardı etmeden, insanlar üzerine düşen bütün görevleri yerine getirmelidir. İlmin, fennin, teknolojinin her türlü imkanlarından istifade etmeli, mücadele etmeli, tedbirler alınmalı, çarelere başvurulmalıdır. Sonra da Allah’a tevekküle yönelmelidir.
Maalesef çoğunluğu Müslüman olan bir milletten olduğumuzu iddia ettiğimiz halde kurallara uyma konusunda çok da başarılı bir toplum değiliz. Koronavirüs denilen çok tehlikeli bir salgına karşı yapılan çağrılara uyma oranımız hiç de iç açıcı değil.
Halk arasında yanlış bir inanış vardır. İlimden, bilimden yoksun olan bazıları korunma tedbirlerini hiçe sayıp hem kendilerini hem de toplumun diğer fertlerini tehlikeye atıyorlar.
Bir de “korkmayın Allah bizi korur” gibi Sünnetullah’a aykırı davranış sergiliyorlar.
Adına ne derseniz deyin yapılması gereken çok ciddi bir karantinadır. Salgın hastalıklar ilk peygamberden bu yana insanlığın yaşamında var olmuş ve peygamberler tarafından salgınla mücadele yolları izah edilmiştir.
Şimdi bu görüşümüzü destekleyen Türkiye Diyanet Vakfı /İslam Ansiklopedisi /Karantina bölümünden aldığımız bilgileri paylaşalım sizlerle:
“Hz. Peygamber bir yerde veba çıktığını duyanların oraya girmemelerini, bu hastalığın bulundukları yerde zuhur etmesi halinde ise oradan çıkmamalarını emretmiştir (Buhârî, “Ṭıb”, 30; Müslim, “Selâm”, 92-100).
Aynı şekilde cüzzamlı hastalardan kesinlikle uzak durulmasını isteyen Resûl-i Ekrem (Buhârî, “Ṭıb”, 19), kendisine biat etmek üzere Medine’ye gelmekte olan Sakif kabilesi heyetinde cüzzamlı bir hastanın bulunduğunu haber alınca onun geri dönmesini istemiş ve biatının kabul edildiğini bildirmiştir (Müslim, “Selâm”, 126; İbn Mâce, “Ṭıb”, 44).
Hz. Peygamber, hastalıklı hayvanların sağlıklı hayvanlardan ayrı tutulması gerektiğini de belirtmiştir (Müslim, “Selâm”, 104-105; Ebû Dâvûd, “Ṭıb”, 24).
Halifeliği döneminde Suriye’ye gitmek üzere yola çıkan Hz. Ömer’e bölgede veba salgını olduğu haber verilince geri dönmüş; kendisine, “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diyenlere Allah’ın kaderinden yine O’nun kaderine sığındığını söylemiştir (Buhârî, “Ṭıb”, 30; Müslim, “Selâm”, 98-100; Taberî, IV, 57-58).
Emevî Halifesi I. Velîd cüzzamlıların tecridine yönelik tedbirler almış, yaptırdığı hastahanede onların bakım ve tedavileri için para tahsis etmiştir (Taberî, VI, 437; Makrîzî, II, 405). (Türkiye Diyanet Vakfı /İslam Ansiklopedisi /Karantina )
Bugün de yapılaması gereken aynı uygulamadır. Şimdilik alınan gönüllü karantinaya uymaktan başka da çare görünmüyor. Allah cümlemizi bu salgından korusun ve milletimize ayıkmayı nasip eylesin…
Uğur Kepekçi