Haydi canlar meyve toplamaya!

Bir makalemizde Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, mesajını ulaştırmakta öncelik vermemiz gerekenleri işaret etmek sadedinde yaptığı tespitini paylaşmıştım:

“Politize olmuş, kendini başka yere ram etmiş olanlar değişimin kodlarını anlamayanlar kolay kolay size gelmez. Siz daha mümbit, politize olmamış ibadeti istikameti olmasa bile sevdası olanlarla ilgilenin. Bu dünyada o kadar sahipsiz o kadar sizin şefkat elinizin uzanmasını bekleyenler var ki; gönüllerine tohum ektiğimiz ağaçlar meyveye durdu. Onları arayın bulun meyvelerini devşirin onlar davanıza ram olacaktır. Bu arada nasip sahibi olup gelenlere de kapınızı açık tutun”

Bu konuda Adnan abimizle alakalı bir anımızı paylaşarak maksadımızı daha iyi anlatabileceğimize kanaat getirdik:

2002 seçimlerinde halkımız bize istenilen teveccühü göstermemişti. Ama Rahmetli Haydar Hocamızın bir ahlakı vardır. Seçimin hemen ertesi günü sanki yarın tekrar seçim olacak gibi bir heyecan bir gayret ortaya koyardı. Parti teşkilatları toplantılar yapar gerekli talimatlar gelir sanki yarın seçim varmış gibi köylere yollara düşerdik.

Bazen de farklı beldelerden telefonlar gelirdi bizi beldelerine davet edenler çıkardı. Teşkilat mensubu arkadaşlara telefon ederek; Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin bir mezrasından Adnan isminde bir vatandaş teşkilata üye olmak ve birlikte çalışmak istediğini söylemiş. Biz de bir arkadaşımızla birlikte davet edilen adrese gittik.

Gördüğüm manzara karşısında yaşadığım heyecan hakkındaki duygular tarifi imkânsız duygulardı. Bir nebze de olsa anlatayım değerli dostlar:

Bir tarlanın ortasında sarp bir dağın eteğinde ev denirse eğer bir oda bir mutfak duvarı kerpiç damı toprak küçücük bir kulübe önünde eşi, ihtiyar babası, bir evladıyla bizi bekliyorlar. Bir de evin önünde büyük bir çanak anten odanın bir köşesinde sesi bayağı yüksek açılmış televizyon ekranda görünen Meltem TV…

Biz geleceğiz diye kendi elleriyle balık tutmuş eşi de kızartmış. Bir yandan yemek yedik bir yandan da kendisini dinlemeye başladık.

Adnan abi anlatıyor: “İslâhiye’de bir işim vardı gittiğim yerde Meltem TV izleniyordu. Oturdum izledim. O kadar hoşuma gitti ki yolunu yordamını öğrendim. Büyük bir çanak anten aldım bir de ikinci el televizyon. Dama bağlanacak yer olmadığı için bahçeye bir yere kurdum anteni; o gündür bu gündür bu evde Meltem TV izlenir. Televizyonda gördüğüm Haydar Hocamızın kitaplarını da İslâhiye’den bir dostumun adresini verdim. Kitaplarım oraya gelir ben de alırım. Okurum da okurum. Sonra hayran oldum Milli Ekonomi Modeline başladım çevrelerden el ilanı, kitapçık cd ne geçerse elime eşeğimin sırtına bindim. Mezra, köy gezerim Hocamı anlatırım onlara sonra da sizlere ulaştım siz de geldiniz sağ olasınız. Şimdi ben her vakit namazından sonra elimi açıyorum ve Haydar Hocaya oy vermeyenleri Allah’ıma şikâyet ediyorum. Neden biliyor musunuz? Kardeşim, Haydar Hoca bana zenginlik vaad ediyor. Ben de zengin olmak istiyorum. Babama 1000TL bana 1000TL hanımıma 1000TL vatandaşlık maaşı hanımıma bir de 1500TL ev hanımı maaşı çocuğuma da 250 TL çocuk yardımı. Etti mi 4750? Ondan sonra gel keyfim gel ben bu parayla ekerim içerim kefy içinde ve zengin bir hayat yaşarım. Ben isterim ama millet oy vermiyor. O zaman ben başkasını bilmem, benim hakkım olanı almama engel oldukları için millet benim hakkımı yemiş oluyor. Ben de onun için Haydar Hocanın bana bu parayı vermesine engel olanlara da hakkımı helal etmiyorum.”

Mezrada yaşayan Adnan abi kendinden mi oldu? Hocamızın fikirlerinin gönüllere attığı tohumun yeşermesidir, dal budak salıp meyveye dönüşmesidir.

Köşede bucakta dağda bayırda meyveye durmuş o kadar gönül ağaçları var ki onları arama bulma ve meyvesini devşirme zamanı geldi geçiyor bile. Toplamazsak olgun meyveyi, ağacın altına düşer heder olur ziyan olur. Sonra da Allah bize hesap sorar. Haydi canlar meyve toplamaya…

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …