FETÖ meselesi bir türlü istenilen açıklığa kavuşmuyor. Sözüm ona derine indikçe, inlerine girildikçe failler artmaktadır. İş siyasi ayağa gelip dayanınca, akıl tutulması mıdır; menfaat ilişkilerinin gereği midir? Bir şekilde çözüme gidilemiyor.
Arada bir birkaç sahne tiyatro oynanıyor, sonra perdeler kapanıyor. İktidar-muhalefet vatanın bölünmez bütünlüğüne; dinin namusuna el sürenlere gereken dersi bir şekilde veremiyor.
Gerek iktidarın gerek muhalefetin ya da menfaatçilerin dün dedikleri farklıdır, bugün dedikleri farklıdır. Onların zemini kaygandır…
Çünkü iktidar sahiplerinin, makam ve mevkilerini korumaya odaklı kişilerin, gücün yanında yer almayı adet edinenlerin; hâlleri hep böyledir.
Başını haçlı batının (Vatikan’ın) çektiği, küresel güçlerin arkasında olduğu, ahtapot gibi kollarıyla İslam âlemini sarmalayan, Dinler arası diyalog faaliyetlerinin; dini ve milli bütünlüğümüz üzerinde oynanan büyük oyunlar olduğunu yıllarca, yazdık ve söyledik.
Bazıları FETÖ ile “Dinler arası Diyaloğ” faaliyetlerini ya da “Medeniyetler İttifakını” farklı gibi gösterme gibi hedef saptırmaya kalksa da siyasetçisi, dinlisi, dinsizi; nurlusu, nursuzu, hepsi aynı yanlışa hizmet etmektedir.
Fertlerin hatalarının zarar ya da faydası o fert ve çevresini etkiler. Ancak devleti idare edenlerin hataları, o devletin halkını ve yakın komşumuz olan devlet ve milletleri dahi etkiler. “Görünen köy, kılavuz istemez.”
Allah’a şükürler olsun ki bizim geçmişte Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın liderliğinde; FETÖ karşıtı verdiğimiz destansı mücadelemiz en büyük gururumuzdur.
Bizim düşüncelerimiz ve siyasetimiz günü birlik değildir. Düşüncelerimiz, geçmiş zamanı, yaşadığımız zamanı ve geleceği kuşatan fikirlerdir. Bizim felsefemizde “dün dündür, bugün bu gündür.” Görüşüne yer yoktur…
Çünkü bizler, çağın bilgesi, öngörü sahibi Prof. Dr. Haydar Baş’ın fikirleriyle aydınlanıyor ve halkımıza izah etmeye çalışıyoruz…
Kimse Allah’ı kandıramaz
FETÖ meselesi gündeme gelince elbette geçmişte yaşadıklarımız bazı şeyleri yazmak gerekiyor. Çünkü ömrümüz bu tehlikeli fikirle mücadeleyle geçti. Sadece FETÖ değil, Dinler arası Diyalog, Medeniyetler ittifakı, Ilımlı İslam gibi bütün faaliyetlerin dini ve milli bütünlüğümüz için ne kadar tehlikeli olduklarını yıllar önce (herkes FETÖ ile kol kola gezerken) anlattık.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın kaleme aldığı bir mektup ve belgeler içeren dosyayı, bütün kanaat önderlerine, sözde şeyh diye geçinenlere, cami imamlarına sunduk. Gittiğimiz yerlerin çoğundan kovulduk. Bizi suçlayan imamlar gördük. Yaptığımız işi doğrulamayan sözde şeyhler gördük…
Bu çalışma sayesinde; FETÖ meselesini, bilmeyen, duymayan; sağır sultan bile kalmadı…
Sadece bu mu? Başta Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız olduğu halde yüzlerce konferanslar yapıldı; makaleler, eserler yazıldı…
Ama şimdilerde ne hükümet ne siyaset ne halk ne izah ettiğimiz kesimler; suçu üzerine alan yok. Olayların failleri ya da destekçileri öyle bir algı peşindeler ki; “sanki FETÖ uzayda yaşamış, sonra da gökten zembille gelmiş, onlarla uzlaşmamışlar”
Kimse kusura bakmasın ama FETÖ konusundan Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu dışında kimse kendini temize çıkartmaya kalkmasın. Öyle ya da böyle, şu tarihte ya da bu tarihte herkes bir ucundan bulaştı FETÖ meselesine…
FETÖ nün siyasi ayağını soruşturmakla görevli olan yüce Mecliste bir komisyon bile kuramayanların; bu mevzuda konuşacak bir kelimeye bile hakları yoktur.
Her ne niyetle olursa olsun, yanlışta olanlar, FETÖ ile uzlaşanlar, elbette bu devlete ve millete vereceği kadar zararı verdi. Dini ve milli bütünlüğümüze açtığı yaraların acısı mahşere kadar da sürecektir.
Bir yalana teslim olunmuş, ortada oynanan bir tiyatro var. Oyuncular, rollerinin farkında; ama halk kandırılmakta ve seyircidir…
Şu bilinmelidir ki “Kandıramayacağınız tek merci; din gününün sahibi olan Allah’tır.”
Herkes hak ettiğini bulacaktır.
FETÖ meselesinde bir türlü istenilen şeffaflık sağlanamadığı için gerçek suçlular, özellikle siyasi ayak meselesi bir türlü açıklığa kavuşmuyor.
İçişleri Bakanının FETÖ konusunda bir açıklamasını duymuştum: “Biz FETÖ ile mücadelede gereken hassasiyeti gösteriyoruz ama elbette karda yürüyüp izini kaybedenler olabilir”
Demek ki hükümette bu işin karmaşık bir hâl aldığının farkındadır. Durumu bir atasözümüzden destek alarak izaha çalışalım; “kazan tavaya ‘sırtın kara’ demiş. Tava da kazana ‘seninki benden kara’” demiş. Arif olana bu kadar yeter…
Bu sebeple belki de bu dünyada gerçek suçlular meydana çıkmayacaktır. Mahşerdeki hesapta, bütün gerçekler meydana çıkacak. Herkes hak ettiği cezaya çarptırılacaktır.
İşte konunun bu boyutunu biraz açıp vicdanlara seslenmeye çalışacağım…
Yüce Allah, kuran-ı kerimde yapılan bütün iyilik ya da kötülüklerin karşılığının ahirette hesabının görüleceğini beyan ediyor:
“O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” Zilzal 6-7-8).
Bir hadisi şerifte de Peygamberimiz (s.a.a.) kim bir işe vesile olmuşsa onun sevap ya da günahına ortak olacağını beyan ediyor:
“Kim İslam’da iyi bir çığır açarsa açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra, onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de İslam’da (Müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir.” (Riyâzu’s-Salihîn, 19, bab. 172. Hadis).
FETÖ meselesinde, bütün yanlışlıkların merkezinde kim var, kim yok? Bu delalet(sapıklık) yolunu kim icat etti? Bu yolların taşlarını kim döşedi? Halkımızın imanlarının çalındığı, Mescid-i Dirar’ların; yapılan yurtların, külliyelerin, dershanelerin arsasını kimler parsel parsel verdi? Mali, siyasi, hukuki destekleri kimler sağladı? FETÖ ne istediler, neler verildi? Bunlar hala kafalarda soru ve şüphe olarak duruyor…
Yukarıda aktardığımız, sadece bir Ayet ve bir Hadis’e göre FETÖ ya da başka yanlışlara destek verenler, “falan tarihe kadar yaptık, ancak yanlıştan döndük” gibi bir ifadenin mahşeri vicdanlarda ve Allah’ın divanında kurulacak mahşeri mahkemede; ne derece işe yarayacak? Orası sır, ama gayet tehlikelidir.
Şöyle ki; hadis-i şerifte “bir kimse iyilik ya da kötülükte çığır açarsa (vesile olursa) o yoldan gidenler ona ortak olacak” dendiğine göre; bu konuda bir örnek verelim:
Birileri dini ve milli bütünlüğümüze zarar veren bir kurum açtığını, bir örgüt kurduğunu, ya da o kurumun işleyişine destek verdiğini düşünelim. O kişi bir zaman sonra yaptığı işten dönüp tevbe etse; ancak açtığı o çığırdan hala insanlar gitmeye devam ediyorsa; bu sayede işlenen her kötü fiilden alacağı günah, onu ahirette çok tehlikeli durumlara düşürecektir.
FETÖ ne istediyse verilmiş. Devasa eğitim kurumları, devasa yurtlar yapılmış, yurtiçi-yurt dışı her türlü siyasi destek sağlanmış. Düzenledikleri olimpiyatlara hatıra paraları basılmış. Sadece ülkemizde değil, dünyada bütün kapılar ardına kadar açılmış. Bu işlere vesile olanlar bu yolun yanlış olduğunu bir gün öğrenmiş, dönmüş, tevbe etmiş(!)
Ancak açtıkları bu yollarda yetişenler, hala yanlışta devam ediyor. Özellikle itikadi ve ameli konularda yedikleri zehirle yaşayanlar; hala bu yanlışta ısrar ediyorlar. O zaman, onların günahına kapı aralayanlar, o çığırı açanlar; meydandaki suça da günaha da ortak olmaya devam ediyor demektir… “Ben eskiden yaptım ama şimdi ayıktım” deseler bile yüce Allah’ın hesabında işleri zor olacaktır. Çünkü açtıkları çığır hala faaliyettedir.
Bu bir imtihan dünyasıdır. Asıl hesap, ahirette olduğu için FETÖ ile uzlaşanlar, bu dünyada hak ettiklerinden belki kurtulabilir. Ama ahirette hesapları zor olacaktır. Allah(c.c.) hak edenlere hak ettiğini verecektir. Vesselam…
Uğur Kepekçi
İCMAL DERGİSİ /NİSAN 2020