Kerbela’da yaşanan soykırım vahşeti asla unutulmamalıdır. Çünkü İmam Hüseyin’in (a.s.) kıyam ve şehadeti kıyamete kadar yaşayacak olan Müslümanlara rehber olacaktır.
Muharremin 10. günü soykırımın yaşandığı gündür. Bugünden bir gün öncesine ‘Tasua’ denilmektedir. Bugün de önemli gelişmeler yaşanmıştır.
İmam Câfer Sâdık bugünle ilgili olarak şöyle diyor: “Tasua, Hüseyin (a.s.)’ın kuşatma altına alındığı gündür.” (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, sayfa 515)
Tasua hadisesinin hikmetlerini Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İmam Hüseyin eserinden aktaralım:
İmam Hüseyin (a.s.), Tasua Günü’ne kadar geçen yolculukları boyunca yanında yer alan ailesini ve yakın dostlarını defalarca başlarına gelecek akıbet konusunda uyarmıştır.
Ancak Tasua Günü ve gecesinde yaptığı konuşmalar artık onların üzerinden biatini kaldırdığı ve ölmemek için terk etmeleri şeklinde idi.
Burada müthiş bir incelik vardır. İmam (a.s.) yanındaki ashabına karşı indallahda, “Ben bunları ikaz etmiştim” diyebilmek için son âna kadar onları serbest bırakmıştır.
Ölüme giden bu insanlar şehadet şerbeti ile şereflenecek de olsa, İmam Hüseyin (a.s.) onlara karşı zerre vebal almamak için defalarca ashabını, yanından ayrılmaları ve bu akıbetten kurtulmaları için ikaz etmiştir.
Buradaki ikinci bir nükte de İmam (a.s.) karşısındaki binlerce kişilik orduya karşı 72 kişilik ashabı ile kendini müdafaa edecek olmasıdır.
Bu az insanların arasında kendine yardımı olmayacakların şimdiden ayrılmasını istemekte idi. Bu cesarette ve kararlılıkta olmayanların ertesi gün faydası olmazdı. Israrla, “Öldürüleceksiniz, gidin” demesinin bir nedeni de bu idi. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin (a.s.), sayfa 523)
İmam Hüseyin (a.s.) yanındaki dostlarına yaptığı uyarılardan ve nasihatlerden sonra bu geceyi hep birlikte ibadet ve taatle geçirdiler. Bütün gece namaz kıldılar, Kur’an okudular ve Allah’a dua ettiler. Bu manzaradan çok etkilenen otuz kişi Ömer b. Sa’d’ın ordusundan ayrılarak İmam Hüseyin’in safına katıldılar. (Sayfa 535)
Tasua gecesi yaşananları biraz tefekkür edelim:
Biri size diyecek ki, “Yarın mutlaka öleceksiniz, size müsaade ediyorum. Bu gece gidenler mesul olmayacak ama yarın safımızda savaştan geri kalanlar mahvolacak”, ne yaparsınız acaba?
Klavye silahşorları ve Ehl-i Beyt gerçeğini anlamadığı halde “Ben de orada kalırdım” diyenler çıkacaktır. Ama o iş o kadar da kolay değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş bir gün şöyle bir tespitte bulunmuştu: “Bugün Ehl-i Beyt’in safında olmayanlar dün Peygamberin ve imamların döneminde yaşasaydılar asla onların safında yer alamazdı. Ama bugün Ehl-i Beyt’in davasını güden sizler o dönemde yaşaydınız da mutlaka onların safında yer alırdınız.”
Ey Müslümanlar, kendinizle yüzleşin! Ehl-i Beyt aynasında kendinize bir bakın! Ehl-i Beyt hakkındaki imanınızı sorgulayın! Bu soruyu kendinize sorun, cevabını da kendinizde saklayın!
Ehl-i Beyt aynasında kendini görenler, hak terazide tartılanlar kendi halini gizlese de açıklasa da insanlığın ve Müslümanların hali meydandadır. Bugün her yer Kerbela, Yezitler ve aveneleri dünyayı dolaşıyor. Her yerde gerçek iman sahipleri zulüm altında inim inim inlemektedir. İnsanlık huzurdan barıştan ve bereketten çok çok uzakta ise İmam Hüseyin’in kıyamını ve vermek istediği mesajı anlamaktan ne kadar uzakta olunduğundandır.
Dua ediyoruz ve her yeni bir gün Hz. Hüseyin’i anlayan birilerinin çıkabileceği umudunu da kaybetmek istemiyoruz. Selam olsun İmam Hüseyin’e ve yarenlerine, lanet olsun Yezit ve yandaşlarına…