Evlatlarınız değerlidir onlara sahip çıkın

Bu makalemizde göz bebeğimiz, geleceğimiz, varlıklarıyla bize farklı bir değer katan; ancak kendileri de başlı başına bir değer olan evlatlarımızdan bahsetmeye çalışacağım.

Aile kurumunun en küçük ferdi olarak aramıza katılan, doğduğu andan itibaren her an ilgi ve alaka bekleyen, bakıma muhtaç olan evlatlarımızdır.

Canlılar âlemine(hayvanlar) baktığımız zaman, çoğu annelerin görevi, sadece onu rahminde korumak, uygun bir zaman ve ortamda dünyaya getirmektir. Bazı yavrular, çok kısa bir zaman sonra; bazıları da ayakta tutunacak, kendi beslenmesini sağlayabilecek konuma geldiği zaman, kendi hayatlarını yaşamaya başlarlar. Bu devran, Yüce Allah’ın takdiri ve tercihi şeklinde sürer gider.

Hâlbuki insan yavrusu, sürekli ilgi ve alaka ile bir hayat sürmek zorundadır. Doğduğu andan itibaren, bakıma muhtaçtır. Altını ıslatır, temizlemek; giydirmek, yedirmek, içirmek zorundasınız. Hatta çocukların 2 yıl gibi bir zaman, anne sütüyle beslenmesi ayetle emredilmiştir.

Esasen biz insanoğlunun hayat serüveni ve ona karşı sorumluluklar, daha ana rahmine düşmeden başlıyor. İslam kaynaklarında evlenme çağına gelen bir baba adayının ilk arayışı; evladını doğuracak anne adayını seçmekten başlar.

Evladını doğurabilecek, ona şefkatle muamele edebilecek saliha bir anne bulması öğütlenir.

Çocuğuna anne olacak kimsenin ve kendisinin helal lokma yemesi istenir.

Doğduktan sonra ona güzel bir isim koyması gerekmektedir.

Çocuğun gerek güzel ahlak, gerek dinini öğrenmesi, gerek helal lokma ile bir hayat sürebilecek bir iş sahibi yapılması ve sürekli gözetim altında tutmasının gereği vurgulanır.

Yüce Allah biz kullarını, ailesini ve çocuklarımızı korumak konusunda uyarıda bulunmuştur:

“Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.” (Tahrim, 66/6).

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.) de aile ve çocuklarımızın korunması, eğitimi konusunda uyarılarda bulunmuştur:

“Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi siz de evlerinizde ve emriniz altındakileri cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz. Öğretmezseniz mesul olacaksınız.” (Buhârî, Vesâyâ 9; Müslim, İmâre 20)

“Çocuğu güzel terbiye etmek, evladın baba üzerindeki haklarındandır.” (Beyhakî)

Geleceğimizin teminatı olan evlatlarımıza gereken değerin verilmesi, başta babanın, sonra da annenin asli görevleridir. Türk halkının evlatlarının hali meydandadır. Baba ayrı sevdada, anne ayrı sevdada; evlat deseniz çok ayrı dünyalarda…

Üstüne sorumluluk alan yok. Herkes zamanın, mekânın bozulduğundan ve çevresel sorunlardan şikâyetçi oluyor. Bu sebeple evlatlarımızın da ellerinden kayıp gittiğinden şikâyetçi oluyor.

Elbette çevresel sorunlar, edindiği arkadaşlar, ekonomik sebepler çocuklarımızı etkiler. Ancak işin aslı evde; anne, baba yanında başlar…

Hâlbuki büyükler, yukarıda saydığımız sebepleri ihmal ederek aksattığı görevleriyle, yanlışın ilk tohumlarını evlatlarına atmaya başlamakla; elde ettikleri millet olma vasıflarını hoyratça harcamasaydı. Evlatlarına karşı görevlerini yerine getirmeyi ihmal etmeseydi.

“Kişi arkadaşının dini üzeredir” peygamber buyruğunu yerine getirip, evladına uygun bir arkadaş çevresi sağlamaya ve onun sağlam bir iman ve karakter sahibi olması için gayret etseydi.

Yalan dünyadan bir gün göçeceklerini, ahiret hayatında; özellikle çocuklarından ve ailesinden dolayı da hesaba çekileceğini unutmasaydı.

Çok kıymetli değerlerimiz olan evlatlarımız, gözlerimizin önünde; kaybolup gitmezdi…

Selam olsun, evlatlarına ve kazandığı değerlerine sahip çıkanlara…

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …